Avrupasız Bir Türkiye Ve Türkiyesiz Bir Avrupa Olmaz
Eski AK Parti Mardin Milletvekili Orhan Miroğlu, Türkiyede yaşananların geçici bir kriz olmasını arzu ettiklerini söyleyerek, “ABD ile bir adım ileri iki adım geri halleri devam eder, ama tam da bu noktada AB-Türkiye ilişkileri beklenmedik bir seviyeye taşınabilir. Avrupasız bir Türkiye ve Türkiyesiz bir Avrupanın olmayacağı düşüncesi her geçen gün daha fazla taraftar bulan bir düşünce haline geliyor” dedi. Rahip Brunson hadisesini ABD ve Türkiye ilişkilerine zarar vermek isteyenlerin karanlık bir provokasyonu olarak değerlendiren Miroğlu, yeni provokasyonlara karşı duyarlı ve tedbirli olunması gerektiğini ve bunun her iki ülkenin çıkarına olacağını söyledi.
Eski AK Parti Mardin Milletvekili Orhan Miroğlu, Türkiyede yaşananların geçici bir kriz olmasını arzu ettiklerini söyleyerek, “ABD ile bir adım ileri iki adım geri halleri devam eder, ama tam da bu noktada AB-Türkiye ilişkileri beklenmedik bir seviyeye taşınabilir. Avrupasız bir Türkiye ve Türkiyesiz bir Avrupanın olmayacağı düşüncesi her geçen gün daha fazla taraftar bulan bir düşünce haline geliyor” dedi. Rahip Brunson hadisesini ABD ve Türkiye ilişkilerine zarar vermek isteyenlerin karanlık bir provokasyonu olarak değerlendiren Miroğlu, yeni provokasyonlara karşı duyarlı ve tedbirli olunması gerektiğini ve bunun her iki ülkenin çıkarına olacağını söyledi.
TBMM 25 ve 26. dönem AK Parti Mardin Milletvekili Orhan Miroğlu, gündemdeki konulara ilişkin İhlas Haber Ajansı (İHA) muhabirine değerlendirmelerde bulundu. Miroğlu, kurdaki yükselişin yakın tarih içinde yaşananların hatırlanmadan meselenin sanki bir gecede oluşmuş gibi görülen piyasa dinamikleriyle açıklamanın doğru olmayacağını söyledi. Miroğlu, Dünya ekonomik krizi bile Türkiyeyi teğet geçerken bayram değil seyran değil, şimdi kurdaki bu yükselişin sebebi nedir? Dalgalanmalardan etkilenmeyecek, ekonomide daha sağlam altyapılar oluşturmak elbette çok önemli, ama 24 Haziran seçimlerinden hemen sonra, cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi kurulup, bakanlar kurulu ilan edildikten sonra, ABD harekete geçti ve ekonomik değer ve kurallarla açıklanamayacak tuhaf bir sürece girdik. ABD, hatırlanacağı gibi, Erdoğansız bir AK Parti söylemini uzun zamandır dillendiriyordu, yani AK Parti iyi, ama Erdoğansız iyi diyorlardı. Bunun mümkün olmayacağı girilen bütün seçimlerde görüldü. Hatta son seçimlerde Erdoğan, partisinden bile fazla oy aldı ki bu, Onun, sadece AK Partinin değil, Türkiye lideri olduğunun açık ispatı oldu. Şimdi benzer bir gelişme veya söylemi tedavüle soktular, bu defa da, fısıltı gazetesi şunu yayıyor; kurdaki artış, Berat Albayrak ile alakalı, uluslararası piyasalar onu kabullenemedi. Oysa gerçekler başka. Siz Albayrakın nasıl bir ekonomik model öngördüğünü ortada tecrübe edilmiş bir şey yokken nasıl bilebildiniz de, daha başlangıçta mahkum ediyorsunuz?” dedi.
Türkiye eski Türkiye değil
Miroğlu, Türkiyenin Körfez savaşlarından bu yana son çeyrek yüzyılda, Özaldan başlayarak, başta ABD olmak üzere, Batıyla başının dertte olduğunu söyledi. Miroğlu, Mart tezkeresi meclisten geçmeyince, Amerikalılar Kandile saldırıları arttırmasını teklif ettiler ve AB sürecinin en hassas döneminde, PKKyı tekrar savaşa soktular. Ne Oslo ne çözüm süreci Amerikalıların hoşlandığı bir şey değildi, FETÖ ve PKK içindeki grupları kullanarak, bu meselenin çözümünü engellemeye çalıştılar. İyi zamanlar da olmadı değil tabi. AK Parti, bu dönemde AB sürecini çok önemsedi ve bu alanda ilerlemeye çalıştı, sonradan beyaz devrim olarak adlandırılacak demokratik reformlar Türkiyeye rahat nefes aldırıyordu. Bilhassa Özal ve sonrasında Türkiyenin içine kapanan bir ülke konumundan çıkıp, dünyaya açılan bir ülke haline gelmesinin sağladığı sonuçları Batı bir türlü içine sindiremedi. Eski Türkiyeyi özlemeye başladı. Arap ve İsrail sorununda, artık küresel bir boyut kazanan Kürt meselesinde, adil ve eşit ilişkiye dayanan bir stratejik ortaklık istenmiyor. Sınırların 1. ve 2. Dünya savaşı sonrasında olduğu gibi, bölgesel aktör ve dinamikleri hesaba katmadan değiştirilmek istendiği bu yeni yüzyılda Türkiyenin masada olması istenmiyor. Oysa Türkiyenin Ortadoğudaki mirası ve tarihi bile, onun gelecek için masada olmasını zorunlu hale getiriyor. ABD ise sanki Türkiye eski Türkiye, sanki Rusya eski yani kendi iç sorunlarıyla meşgul bir Rusyaymış gibi, Çinin devasa büyümesi yokmuş gibi, kısacası dünya tek kutuplu bir dünyaymış gibi hareket ediyor. Amerikalılar bugünün dünyasını okumaktan aciz ve sorun sadece Trumpın attığı tweetler değil. Neo-liberalizmin, neo- oryantalizmle buluştuğu tarihin çok özel bir evresindeyiz. Türkiye gibi bir ülkenin, oturup gelişmelerin seyircisi olamayacağı açık, bunun bir maliyeti olmaz mı, elbette olur, ama bu maliyete de katlanır bu halk, gelişmeler bunu açıkça gösteriyor zaten, katlanır ve kenetlenir” diye konuştu.
Turizmde beklentinin 35 milyar dolar civarında olduğunu ifade eden Miroğlu açıklamalarını şöyle sürdürdü:
“Bir kayıp olmayacak gibi görünüyor. Ama mesele sadece turizm değil. Türkiyenin 2023 hedefleri ve bu hedeflere varmak için gerçekleştirmek istediği projeler, büyük yatırımları engellemeye çalışacaklar. Ve Türkiyeye yönelik ekonomik ambargolar, kurla oynamalar muhtemelen devam ederken, işin siyasi yanını da ihmal etmeyecekler. Etnik ve mezhepsel fay hatlarıyla oynayabilirler. ABden gelen olumlu sinyalleri ve desteği Türkiye karşılıksız bırakmamalı. Projelerimiz için eskiden dış kaynak bulmada zorlanmıyorduk ama şimdi dış kaynak bulmada zorluklar yaşayabiliriz, açıkçası bu ülkede üretmek ve dışarıya satmak dışında bir çaresi yok bu işin. Devlet, bilhassa doğu- güneydoğuda başlattığı ekonomik seferberliği hassasiyetle sürdürmelidir. Burada çalışan ve üreten iş adamlarımıza kolaylıklar sağlanmalıdır ki şimdi bu kolaylıklar epey var. Bunu niye söylüyorum? 1999da terör olayları durduğu zaman, bölgeye dönük ekonomik kalkınma hamlesi başlatmak mümkündü. Olmadı, çünkü Türkiyenin içine girdiği ekonomik kriz buna imkan vermedi, ta ki AK Parti iktidarına gelinceye kadar. Bizim iktidarımızda başlayan ve terör örgütlerinin adeta panzehiri haline gelen ekonomik kalkınma, bölgenin turizme açılması, kayyum belediyelerimizin bu sürece katkısı devam edecek, kimsenin endişesi olmasın”.
Bir Kürt ancak HDPde siyaset yapabilir fikriyle hareket ediliyor
Üç yıl kadar bir zaman Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisinde partisini ve ülkeyi temsil etmeye çalıştığını belirten Miroğlu, bu sürede Avrupalılarla yoğun tartışmalarının olduğunu ifade etti. Miroğlu, Avrupa kamuoyu ve devletleri, politikacılar, önde gelen entelektüeller, maalesef çok ön yargılı bakıyorlar. ‘Kürtüm, birçok dilin ve kültürün yaşadığı Mardinden geliyorum ve AK Parti milletvekiliyim dediğim zaman kafaları biraz karışıyordu. Çünkü bir Kürt ancak HDPde siyaset yapabilir gibi sabit bir fikirle hareket ediyorlar. Bir oturumda, konuşurken son çıkan Yeni Yüzyıl, Kürtler ve Bağımsızlık kitabımı gösterdim ve Avrupada konuşulan dillerden birine çevrilmesi temennisinde bulundum. Olur mu bilmem, ama Batılıların, kafalarındaki soru işaretlerini, endişelerini mutlaka kötü niyete de yormamak lazım. Benim inandığım bir şey var o da şu, Avrupada da Amerikada da iyi niyetli ve Türkiyeyi daha fazla bilmek, tanımak isteyen insanlara çok zaman harcamamız ve Batının düşünce dünyasını etkileyecek faaliyetlere hız vermemiz iyi bir altyapı oluşturmamız lazım. Batının aklına Türkiye deyince, FETÖ, Kürtler deyince PKK/PYD gelmeye devam ettikçe, bizim için oluşmuş ön yargıları kırmak mümkün olmaz. Türkiye etnik çeşitliliği ve mezhep farklılığı nedeniyle köşeye sıkıştırılan bir ülke konumundan artık çıkmak zorunda. Hepimizi kapsayan ve sadece bir tek hukukun vatandaşlık hukukunun geçerli olacağı bir demokrasi anlayışını güçlendirmek, 2023 Türkiyesine giden yollarda emin adımlarla yürümemizi sağlayacak yegane çaredir şeklinde konuştu.
Bu kriz biter, yenisi başlar
Türkiyede yaşananların geçici bir kriz olmasını arzu ettiklerini söyleyen Miroğlu, “Ama bu kriz biter, yenisi başlar. Söylenmeye başladı zaten, ABD-Türkiye ilişkilerinde belirgin bir yorgunluk evresi yaşanıyor diye. Evet, bu doğru. Bu yorgunluğa sebep olan meselelere baktığınızda, geçen yüzyılın başına gidip tarihte ne oldu bitti, Ortadoğuda sınırları kim ve nasıl çizdi gibi konulara bakmanız lazım. Önce İngilizlerin sonra da ikinci dünya savaşı bitiminde Amerikalıların çizdiği sınırlar ve oluşturduğu ulus- devletler bu yüzyılda birer birer çöküyor. Çünkü hem İngilizler hem Amerikalılar, bu devletleri kurarken, coğrafyanın çeşitliliğini, bir çatışma imkanı olarak tasarladılar. Buradaki halklar yüzyıllar boyunca çatışacak ve Batıya mahkum ve mecbur yaşayacaklardı. Şimdi bu mecburiyet ve mahkumiyet bir kere devlet dışı organizasyonların öncülüğünde sarsılıyor. Emperyal güçler bu defa bu güçleri birbiriyle çatıştırıyor, bir çeşit vekalet savaşları oluşturuyor. Düşünün ki, PYD, Suriyede Amerikalılar ve Esad tarafından keşfedildiğinde sadece iki bin kadar militana sahipti, şimdi 70-80 bin silahlı bir güçten söz ediliyor. Suriye Kürtleri bilinçli bir şekilde PYDye teslim edildi. Peki DAİŞ bitti mi? Hayır bitmedi, bitmesi istenmedi ki bitsin. ABD- Türkiye ilişkilerinin geleceğini, şu jeopolitikte tahmin etmek kolay değil. Bu büyük ölçüde Amerikan gücünün bütün dünyada sınırlandırılmasıyla alakalı bir süreç, yani zor ve zahmetli. İngiliz hakimiyeti yarım asır sürdü bölgede ve bitti. ABD hakimiyetinin de ya biteceği ya da sınırlanacağı bir zamana evrilecek tarih, ama kolay olmayacak tabi. Lakin, Türkiyenin 200 yıldır devam eden batılılaşma çabasında tarihin sonu yaşanıyor diye düşünmek de hiç bir şekilde doğru olmaz” dedi.
Provokasyon uyarısı
ABD ile bir adım ileri iki adım geri hallerinin devam edeceğini belirten Miroğlu, provokasyonlara karşı da uyarıda bulundu. Miroğlu, açıklamalarını şöyle sürdürdü:
Ama tam da bu noktada AB- Türkiye ilişkileri beklenmedik bir seviyeye taşınabilir. Avrupasız bir Türkiye ve Türkiyesiz bir Avrupanın olmayacağı düşüncesi her geçen gün daha fazla taraftar bulan bir düşünce haline geliyor. Avrupadan gelen açıklamalar, Türkiyeyi yalnız bırakmamayı hedefliyor ve bu çok iyi bir gelişme. Öte yandan rahip Brunson olayı, birçok yönüyle provokatif bir rol oynuyor bu ilişkilerde. Provokasyonlar üzerinden ilişki tasarlamak ve kurmak geride kalmalı artık. Kimsenin aklına gelmiyor mu, ya da gelmedi mi, mesele misyonerlik faaliyetiyse, Kürtleri Hristiyanlaştırmak ve Hristiyan bir Kürdistan kurmak fikri, bu faaliyetin neresine yakışıyor Allah aşkına. Sen diyorsun ki, rahip misyonerlik faaliyeti sürdürüyordu, iyi de, bu faaliyetin kapsama alanında neden Kürtler var, Türkler niye yok, ya da var mı? Kürtlerin Müslüman olma halinden memnun olmadıklarını kim iddia edebilir, böyle bir inanç sorunu mu yaşanıyor ki, İzmirde yirmi beş yıldır yaşayan bir din adamı her ne hikmetse, Kürtleri misyonerlik faaliyetinin hedefi haline getiriyor? Rahip için hazırlanan iddianameyi okuduğunuzda aklınıza ister istemez, 90lı ve 2000li yıllarda sık sık gündeme gelen !Yahudi Kürtler! söylemi geliyor. Aslı astarı yoktu tabi ama bu defa da birileri, bize Kürtlerin bir Yahudi Kürdistan kurmak istediklerini vaaz edip duruyordu. Hatırlayın, 15 Temmuz oldu bitti, bu defa birileri tv programlarına çıkıp, İngilizlerin, Kürt aşiret ağalarının bankalara olan borçlarını kapattığını ve aşiretlerin destekleyeceği ikinci bir darbe hazırlığının aynı yılın sonbaharında yapılacağını tarih vererek söylüyorlardı. Çıktım, mecliste bir basın toplantısı düzenledim ve bu bir provokasyon söylemi kimse inanmasın demiştim.
Rahip Brunson hadisesini de ABD ve Türkiye ilişkilerine zarar vermek isteyenlerin karanlık bir provokasyonu olarak değerlendiren Miroğlu, yeni provokasyonlara karşı duyarlı ve tedbirli olunması gerektiğini ve bunun her iki ülkenin çıkarına olacağını sözlerine ekledi.
TBMM 25 ve 26. dönem AK Parti Mardin Milletvekili Orhan Miroğlu, gündemdeki konulara ilişkin İhlas Haber Ajansı (İHA) muhabirine değerlendirmelerde bulundu. Miroğlu, kurdaki yükselişin yakın tarih içinde yaşananların hatırlanmadan meselenin sanki bir gecede oluşmuş gibi görülen piyasa dinamikleriyle açıklamanın doğru olmayacağını söyledi. Miroğlu, Dünya ekonomik krizi bile Türkiyeyi teğet geçerken bayram değil seyran değil, şimdi kurdaki bu yükselişin sebebi nedir? Dalgalanmalardan etkilenmeyecek, ekonomide daha sağlam altyapılar oluşturmak elbette çok önemli, ama 24 Haziran seçimlerinden hemen sonra, cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi kurulup, bakanlar kurulu ilan edildikten sonra, ABD harekete geçti ve ekonomik değer ve kurallarla açıklanamayacak tuhaf bir sürece girdik. ABD, hatırlanacağı gibi, Erdoğansız bir AK Parti söylemini uzun zamandır dillendiriyordu, yani AK Parti iyi, ama Erdoğansız iyi diyorlardı. Bunun mümkün olmayacağı girilen bütün seçimlerde görüldü. Hatta son seçimlerde Erdoğan, partisinden bile fazla oy aldı ki bu, Onun, sadece AK Partinin değil, Türkiye lideri olduğunun açık ispatı oldu. Şimdi benzer bir gelişme veya söylemi tedavüle soktular, bu defa da, fısıltı gazetesi şunu yayıyor; kurdaki artış, Berat Albayrak ile alakalı, uluslararası piyasalar onu kabullenemedi. Oysa gerçekler başka. Siz Albayrakın nasıl bir ekonomik model öngördüğünü ortada tecrübe edilmiş bir şey yokken nasıl bilebildiniz de, daha başlangıçta mahkum ediyorsunuz?” dedi.
Türkiye eski Türkiye değil
Miroğlu, Türkiyenin Körfez savaşlarından bu yana son çeyrek yüzyılda, Özaldan başlayarak, başta ABD olmak üzere, Batıyla başının dertte olduğunu söyledi. Miroğlu, Mart tezkeresi meclisten geçmeyince, Amerikalılar Kandile saldırıları arttırmasını teklif ettiler ve AB sürecinin en hassas döneminde, PKKyı tekrar savaşa soktular. Ne Oslo ne çözüm süreci Amerikalıların hoşlandığı bir şey değildi, FETÖ ve PKK içindeki grupları kullanarak, bu meselenin çözümünü engellemeye çalıştılar. İyi zamanlar da olmadı değil tabi. AK Parti, bu dönemde AB sürecini çok önemsedi ve bu alanda ilerlemeye çalıştı, sonradan beyaz devrim olarak adlandırılacak demokratik reformlar Türkiyeye rahat nefes aldırıyordu. Bilhassa Özal ve sonrasında Türkiyenin içine kapanan bir ülke konumundan çıkıp, dünyaya açılan bir ülke haline gelmesinin sağladığı sonuçları Batı bir türlü içine sindiremedi. Eski Türkiyeyi özlemeye başladı. Arap ve İsrail sorununda, artık küresel bir boyut kazanan Kürt meselesinde, adil ve eşit ilişkiye dayanan bir stratejik ortaklık istenmiyor. Sınırların 1. ve 2. Dünya savaşı sonrasında olduğu gibi, bölgesel aktör ve dinamikleri hesaba katmadan değiştirilmek istendiği bu yeni yüzyılda Türkiyenin masada olması istenmiyor. Oysa Türkiyenin Ortadoğudaki mirası ve tarihi bile, onun gelecek için masada olmasını zorunlu hale getiriyor. ABD ise sanki Türkiye eski Türkiye, sanki Rusya eski yani kendi iç sorunlarıyla meşgul bir Rusyaymış gibi, Çinin devasa büyümesi yokmuş gibi, kısacası dünya tek kutuplu bir dünyaymış gibi hareket ediyor. Amerikalılar bugünün dünyasını okumaktan aciz ve sorun sadece Trumpın attığı tweetler değil. Neo-liberalizmin, neo- oryantalizmle buluştuğu tarihin çok özel bir evresindeyiz. Türkiye gibi bir ülkenin, oturup gelişmelerin seyircisi olamayacağı açık, bunun bir maliyeti olmaz mı, elbette olur, ama bu maliyete de katlanır bu halk, gelişmeler bunu açıkça gösteriyor zaten, katlanır ve kenetlenir” diye konuştu.
Turizmde beklentinin 35 milyar dolar civarında olduğunu ifade eden Miroğlu açıklamalarını şöyle sürdürdü:
“Bir kayıp olmayacak gibi görünüyor. Ama mesele sadece turizm değil. Türkiyenin 2023 hedefleri ve bu hedeflere varmak için gerçekleştirmek istediği projeler, büyük yatırımları engellemeye çalışacaklar. Ve Türkiyeye yönelik ekonomik ambargolar, kurla oynamalar muhtemelen devam ederken, işin siyasi yanını da ihmal etmeyecekler. Etnik ve mezhepsel fay hatlarıyla oynayabilirler. ABden gelen olumlu sinyalleri ve desteği Türkiye karşılıksız bırakmamalı. Projelerimiz için eskiden dış kaynak bulmada zorlanmıyorduk ama şimdi dış kaynak bulmada zorluklar yaşayabiliriz, açıkçası bu ülkede üretmek ve dışarıya satmak dışında bir çaresi yok bu işin. Devlet, bilhassa doğu- güneydoğuda başlattığı ekonomik seferberliği hassasiyetle sürdürmelidir. Burada çalışan ve üreten iş adamlarımıza kolaylıklar sağlanmalıdır ki şimdi bu kolaylıklar epey var. Bunu niye söylüyorum? 1999da terör olayları durduğu zaman, bölgeye dönük ekonomik kalkınma hamlesi başlatmak mümkündü. Olmadı, çünkü Türkiyenin içine girdiği ekonomik kriz buna imkan vermedi, ta ki AK Parti iktidarına gelinceye kadar. Bizim iktidarımızda başlayan ve terör örgütlerinin adeta panzehiri haline gelen ekonomik kalkınma, bölgenin turizme açılması, kayyum belediyelerimizin bu sürece katkısı devam edecek, kimsenin endişesi olmasın”.
Bir Kürt ancak HDPde siyaset yapabilir fikriyle hareket ediliyor
Üç yıl kadar bir zaman Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisinde partisini ve ülkeyi temsil etmeye çalıştığını belirten Miroğlu, bu sürede Avrupalılarla yoğun tartışmalarının olduğunu ifade etti. Miroğlu, Avrupa kamuoyu ve devletleri, politikacılar, önde gelen entelektüeller, maalesef çok ön yargılı bakıyorlar. ‘Kürtüm, birçok dilin ve kültürün yaşadığı Mardinden geliyorum ve AK Parti milletvekiliyim dediğim zaman kafaları biraz karışıyordu. Çünkü bir Kürt ancak HDPde siyaset yapabilir gibi sabit bir fikirle hareket ediyorlar. Bir oturumda, konuşurken son çıkan Yeni Yüzyıl, Kürtler ve Bağımsızlık kitabımı gösterdim ve Avrupada konuşulan dillerden birine çevrilmesi temennisinde bulundum. Olur mu bilmem, ama Batılıların, kafalarındaki soru işaretlerini, endişelerini mutlaka kötü niyete de yormamak lazım. Benim inandığım bir şey var o da şu, Avrupada da Amerikada da iyi niyetli ve Türkiyeyi daha fazla bilmek, tanımak isteyen insanlara çok zaman harcamamız ve Batının düşünce dünyasını etkileyecek faaliyetlere hız vermemiz iyi bir altyapı oluşturmamız lazım. Batının aklına Türkiye deyince, FETÖ, Kürtler deyince PKK/PYD gelmeye devam ettikçe, bizim için oluşmuş ön yargıları kırmak mümkün olmaz. Türkiye etnik çeşitliliği ve mezhep farklılığı nedeniyle köşeye sıkıştırılan bir ülke konumundan artık çıkmak zorunda. Hepimizi kapsayan ve sadece bir tek hukukun vatandaşlık hukukunun geçerli olacağı bir demokrasi anlayışını güçlendirmek, 2023 Türkiyesine giden yollarda emin adımlarla yürümemizi sağlayacak yegane çaredir şeklinde konuştu.
Bu kriz biter, yenisi başlar
Türkiyede yaşananların geçici bir kriz olmasını arzu ettiklerini söyleyen Miroğlu, “Ama bu kriz biter, yenisi başlar. Söylenmeye başladı zaten, ABD-Türkiye ilişkilerinde belirgin bir yorgunluk evresi yaşanıyor diye. Evet, bu doğru. Bu yorgunluğa sebep olan meselelere baktığınızda, geçen yüzyılın başına gidip tarihte ne oldu bitti, Ortadoğuda sınırları kim ve nasıl çizdi gibi konulara bakmanız lazım. Önce İngilizlerin sonra da ikinci dünya savaşı bitiminde Amerikalıların çizdiği sınırlar ve oluşturduğu ulus- devletler bu yüzyılda birer birer çöküyor. Çünkü hem İngilizler hem Amerikalılar, bu devletleri kurarken, coğrafyanın çeşitliliğini, bir çatışma imkanı olarak tasarladılar. Buradaki halklar yüzyıllar boyunca çatışacak ve Batıya mahkum ve mecbur yaşayacaklardı. Şimdi bu mecburiyet ve mahkumiyet bir kere devlet dışı organizasyonların öncülüğünde sarsılıyor. Emperyal güçler bu defa bu güçleri birbiriyle çatıştırıyor, bir çeşit vekalet savaşları oluşturuyor. Düşünün ki, PYD, Suriyede Amerikalılar ve Esad tarafından keşfedildiğinde sadece iki bin kadar militana sahipti, şimdi 70-80 bin silahlı bir güçten söz ediliyor. Suriye Kürtleri bilinçli bir şekilde PYDye teslim edildi. Peki DAİŞ bitti mi? Hayır bitmedi, bitmesi istenmedi ki bitsin. ABD- Türkiye ilişkilerinin geleceğini, şu jeopolitikte tahmin etmek kolay değil. Bu büyük ölçüde Amerikan gücünün bütün dünyada sınırlandırılmasıyla alakalı bir süreç, yani zor ve zahmetli. İngiliz hakimiyeti yarım asır sürdü bölgede ve bitti. ABD hakimiyetinin de ya biteceği ya da sınırlanacağı bir zamana evrilecek tarih, ama kolay olmayacak tabi. Lakin, Türkiyenin 200 yıldır devam eden batılılaşma çabasında tarihin sonu yaşanıyor diye düşünmek de hiç bir şekilde doğru olmaz” dedi.
Provokasyon uyarısı
ABD ile bir adım ileri iki adım geri hallerinin devam edeceğini belirten Miroğlu, provokasyonlara karşı da uyarıda bulundu. Miroğlu, açıklamalarını şöyle sürdürdü:
Ama tam da bu noktada AB- Türkiye ilişkileri beklenmedik bir seviyeye taşınabilir. Avrupasız bir Türkiye ve Türkiyesiz bir Avrupanın olmayacağı düşüncesi her geçen gün daha fazla taraftar bulan bir düşünce haline geliyor. Avrupadan gelen açıklamalar, Türkiyeyi yalnız bırakmamayı hedefliyor ve bu çok iyi bir gelişme. Öte yandan rahip Brunson olayı, birçok yönüyle provokatif bir rol oynuyor bu ilişkilerde. Provokasyonlar üzerinden ilişki tasarlamak ve kurmak geride kalmalı artık. Kimsenin aklına gelmiyor mu, ya da gelmedi mi, mesele misyonerlik faaliyetiyse, Kürtleri Hristiyanlaştırmak ve Hristiyan bir Kürdistan kurmak fikri, bu faaliyetin neresine yakışıyor Allah aşkına. Sen diyorsun ki, rahip misyonerlik faaliyeti sürdürüyordu, iyi de, bu faaliyetin kapsama alanında neden Kürtler var, Türkler niye yok, ya da var mı? Kürtlerin Müslüman olma halinden memnun olmadıklarını kim iddia edebilir, böyle bir inanç sorunu mu yaşanıyor ki, İzmirde yirmi beş yıldır yaşayan bir din adamı her ne hikmetse, Kürtleri misyonerlik faaliyetinin hedefi haline getiriyor? Rahip için hazırlanan iddianameyi okuduğunuzda aklınıza ister istemez, 90lı ve 2000li yıllarda sık sık gündeme gelen !Yahudi Kürtler! söylemi geliyor. Aslı astarı yoktu tabi ama bu defa da birileri, bize Kürtlerin bir Yahudi Kürdistan kurmak istediklerini vaaz edip duruyordu. Hatırlayın, 15 Temmuz oldu bitti, bu defa birileri tv programlarına çıkıp, İngilizlerin, Kürt aşiret ağalarının bankalara olan borçlarını kapattığını ve aşiretlerin destekleyeceği ikinci bir darbe hazırlığının aynı yılın sonbaharında yapılacağını tarih vererek söylüyorlardı. Çıktım, mecliste bir basın toplantısı düzenledim ve bu bir provokasyon söylemi kimse inanmasın demiştim.
Rahip Brunson hadisesini de ABD ve Türkiye ilişkilerine zarar vermek isteyenlerin karanlık bir provokasyonu olarak değerlendiren Miroğlu, yeni provokasyonlara karşı duyarlı ve tedbirli olunması gerektiğini ve bunun her iki ülkenin çıkarına olacağını sözlerine ekledi.
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!