(Özel Haber) Manisanın İçme Suyu Alarm Veriyor
Manisa Su ve Kanalizasyon İdaresi (MASKİ) Genel Müdürlüğü küresel ısınma, aşırı tarımsal sulamalar ve bilinçsiz su tüketimi gibi nedenlerden dolayı il genelinde yeraltı sularındaki seviyenin ve sudan elde edilen verimin ciddi bir şekilde düştüğünü açıkladı. MASKİ Genel Müdürü Yaşar Coşkun, bilinçli su tüketiminin önemine vurgu yaparak, önlem alınmadığı takdirde gelecek nesillerin susuzluk tehlikesi ile karşı karşıya kalacağını söyledi.
Manisa Su ve Kanalizasyon İdaresi (MASKİ) Genel Müdürlüğü küresel ısınma, aşırı tarımsal sulamalar ve bilinçsiz su tüketimi gibi nedenlerden dolayı il genelinde yeraltı sularındaki seviyenin ve sudan elde edilen verimin ciddi bir şekilde düştüğünü açıkladı. MASKİ Genel Müdürü Yaşar Coşkun, bilinçli su tüketiminin önemine vurgu yaparak, önlem alınmadığı takdirde gelecek nesillerin susuzluk tehlikesi ile karşı karşıya kalacağını söyledi.
Manisa Su ve Kanalizasyon İdaresi, Manisanın yeraltı su kaynaklarının hızla tükendiğini açıkladı. Hem uluslararası düzeyde hem de idarenin yaptığı incelemelerde, Manisadaki yeraltı içme suyu rezervlerinin hızla azaldığı ortaya çıktı. İl genelinde yeraltı sularındaki seviyenin ve sudan saniyede elde edilen verimin ciddi bir şekilde düştüğü ifade edilirken, yakın bir gelecekte gereken önlemlerin alınmaması halinde durumun daha da kötüleşeceğinin altını çizildi. Bu durumun sebepleri ise şöyle bildirildi: “Küresel ısınma, bilinçsiz tüketim, tarımsal sulama ve iklim değişikliği”
Manisada içme suyuna artık 300 metrede ulaşılıyor
İçme suyu ihtiyacını yeraltı su kaynaklarından sağlayan Manisada, su rezervlerine 1985-2005 yılları arasında 80 ila 100 metre derinlikte, 2005-2014 yılları arasında ise 100 ila 150 metre derinlikte ulaşıldığı ifade edildi. 2014 yılı sonrasında da açılan sondajlarda 250 ila 300 metre derinliğe kadar inildiği vurgulandı. Ayrıca sondajlardan içme suyunu yüzeye çıkarmak ve depolara çekmek için kullanılan kolon borularının sadece son 8 ay içerisinde ortalama 15 metre uzatıldığı ifade edildi. Bu durumdan en fazla etkilenen ilçeler ise Alaşehir, Sarıgöl, Kula ve Salihli olduğu belirtildi. 2018 yılında MASKİ tarafından yapılan bir diğer incelemeye göre de su yetersizliğinden kaynaklı dalgıç motopompların da küçültülmeye başlandığı bildirildi. Bir sondaj kuyusundan geçmiş yıllarda elde edilen verimin düşmesi sebebiyle yapılan değişimler, yeraltı sularının hızlı bir şekilde tükenmeye başlamasının bir diğer kanıtı olarak paylaşıldı. MASKİ Genel Müdürü Yaşar Coşkun, ortaya konan verilerle ilgili şu açıklamaları yaptı:
“İlimizde içme suyu ihtiyacı genellikle yeraltı su kaynaklarından sağlanmaktadır. Bunlar sondajlar vasıtası ile temin ediliyor. Yapılan istatistikler bize gösteriyor ki 1985-2004 yılları arasında 80 ile 100 metreye kadar mesafelerde su buluna biliniyorken, bu 2005-2015 yılları arasında 150 metreye kadar gerilediği, günümüzde ise 2015 yılından bu yana ise 250 hatta 300 metreye kadar inerek su arama çalışmalarımızın sürdüğünü görüyoruz. Hatta 500 metreye kadar inilebileceği yapılan çalışmalarda tespit edilen değerlerdendir. Bu da bize suyun giderek yeryüzünde aşağıya doğru çekilmesinde olduğunu ve azalmakta olduğunu göstermektedir. Ciddi tehdit belirtisidir. Bu başta küresel ısınma, bilinçsiz tüketim, vahşi sulama, tarımsal sulamada aşırı su tüketimi ve iklim değişikliği bunun belli başlı sebeplerindendir. Yapılması gereken iklim değişikliği ve bilinçsiz tüketime karşı suyu daha ekonomik kullanmazsak yakın bir gelecekte susuzluk tehlikesi ile dünyanın, ülkemizin karşı karşıya kalacağı kaçınılmaz bir gerçektir.
Susuzluk hızla artıyor
Mevcut sondajlara sürekli ilave borular yapmaya başladıklarını aktaran Coşkun, konuşmasına şöyle devam etti:
Bir yerde sondajı buluyoruz. 3-5 ay sonra o sondaja ilave boruyla daha aşağılara inmek zorundayız. Bir yılda ortalama sondajlarda 15 metre aşağıya indiğimizi tespit ediyoruz. Bu susuzluğu artık günümüzde giderek hızla arttığını bize göstermektedir. Manisa için tabii ki ciddi anlamda tehlike. Geleceğe emanet edeceğimiz genç ve gelecek kuşaklara yaşanılabilir bir ülkeden öte susuzlukla karşı karşıya kalmış bir ülke bırakmak demektir. Suyun olmadığı yerde hayatın da olmadığı herkes tarafından bilinmektedir. Böyle bir ülkeyi bırakma gibi bir durumla ne yazık ki karşı karşıya kalacağız.”
“2030 ile 2050li yıllara varıncaya kadar tatlı su kaynakların ortadan kalkacağı öngörülüyor”
Suyun doğru kullanımı konusunda tavsiyelerde bulunan Coşkun, “4 kişilik bir ailenin ortalama tüketimi 8 ila 10 metreküp arasındadır. Bu 4 kişilik bir ailenin aylık su tüketimini bize ortalama düzeyini göstermektedir. Tarımsal sulamanın yoğun olarak görüldüğü mahallelerde bu 100ü, 250yi hatta 300ü aştığı görülmektedir. Bu gerekse tarımsal alanda ya da hayvan sulamacılığında kullanılmaktadır. Bu da içme suyu oranların hızla düşmesine neden olmaktadır. Bizim buradan tavsiyemiz, bu tür mahallelerde yaşayan insanlarımızın tarımsal sulama ve hayvan sulamalarının içme suyundan arındırılması ya da sondaj vurulmak suretiyle ya da taşıma gibi farklı yöntemlerle yerine getirilmesidir. Yoksa yakın bir gelecekte ciddi tehlikelerle karşı karşıya kalmanın sorumluluğunu hiç kimse üstlenmeyecektir ve üstlenmemelidir de, buna hakkımız da yoktur. Milletler arası yapılan araştırmaların incelendiğinde Birleşmiş Milletler buna su stresi demiş. Yani giderek tükenmekte olan bu susuzluğu su stresi başlığı altında ele almış. Burada kişi başı tüketilen su miktarının ülkelerin yüzde 80i diyebileceğimiz bir kısmında susuzluk tehlikesi baş gösteren ülkelere yansıdığını görüyoruz. Türkiye de bunlardan, susuzluk tehdidi altındaki ülkeler arasına girmektedir. Bu kişi başı tüketilen suyun yüzde 75i. Artık yakın bir gelecekte yani 2030 ile 2050li yıllara varıncaya kadar tatlı su kaynakların ortadan kalkacağını gösteriyor. Bu tamamen kurak bir ülkeyi, dünyayı bizden sonraki nesillere emanet edeceğiz demektir. Eğer önlem alınmazsa böyle bir gelecek ile karşı karşıya kalmak elbette hiç birimizi mutlu etmeyecektir dedi.
Bilinçli su tüketimi sağlanmalıdır
İçme suyu ile tarımsal sulamaları birbirinden ayırt etmek gerektiğini vurgulayan Coşkun, Bilinçli su tüketimi sağlanmalıdır. Tarımsal sulama, damlama sulama ve benzeri yöntemlerle su kullanımını minimize etmek zorundayız. Ya da daha farklı tedbirler almak zorundayız ki bizden sonraki nesiller yaşanılabilir bir dünya coğrafyası ile karşı karşıya kalabilsin” ifadelerini kullandı.
Manisa Su ve Kanalizasyon İdaresi, Manisanın yeraltı su kaynaklarının hızla tükendiğini açıkladı. Hem uluslararası düzeyde hem de idarenin yaptığı incelemelerde, Manisadaki yeraltı içme suyu rezervlerinin hızla azaldığı ortaya çıktı. İl genelinde yeraltı sularındaki seviyenin ve sudan saniyede elde edilen verimin ciddi bir şekilde düştüğü ifade edilirken, yakın bir gelecekte gereken önlemlerin alınmaması halinde durumun daha da kötüleşeceğinin altını çizildi. Bu durumun sebepleri ise şöyle bildirildi: “Küresel ısınma, bilinçsiz tüketim, tarımsal sulama ve iklim değişikliği”
Manisada içme suyuna artık 300 metrede ulaşılıyor
İçme suyu ihtiyacını yeraltı su kaynaklarından sağlayan Manisada, su rezervlerine 1985-2005 yılları arasında 80 ila 100 metre derinlikte, 2005-2014 yılları arasında ise 100 ila 150 metre derinlikte ulaşıldığı ifade edildi. 2014 yılı sonrasında da açılan sondajlarda 250 ila 300 metre derinliğe kadar inildiği vurgulandı. Ayrıca sondajlardan içme suyunu yüzeye çıkarmak ve depolara çekmek için kullanılan kolon borularının sadece son 8 ay içerisinde ortalama 15 metre uzatıldığı ifade edildi. Bu durumdan en fazla etkilenen ilçeler ise Alaşehir, Sarıgöl, Kula ve Salihli olduğu belirtildi. 2018 yılında MASKİ tarafından yapılan bir diğer incelemeye göre de su yetersizliğinden kaynaklı dalgıç motopompların da küçültülmeye başlandığı bildirildi. Bir sondaj kuyusundan geçmiş yıllarda elde edilen verimin düşmesi sebebiyle yapılan değişimler, yeraltı sularının hızlı bir şekilde tükenmeye başlamasının bir diğer kanıtı olarak paylaşıldı. MASKİ Genel Müdürü Yaşar Coşkun, ortaya konan verilerle ilgili şu açıklamaları yaptı:
“İlimizde içme suyu ihtiyacı genellikle yeraltı su kaynaklarından sağlanmaktadır. Bunlar sondajlar vasıtası ile temin ediliyor. Yapılan istatistikler bize gösteriyor ki 1985-2004 yılları arasında 80 ile 100 metreye kadar mesafelerde su buluna biliniyorken, bu 2005-2015 yılları arasında 150 metreye kadar gerilediği, günümüzde ise 2015 yılından bu yana ise 250 hatta 300 metreye kadar inerek su arama çalışmalarımızın sürdüğünü görüyoruz. Hatta 500 metreye kadar inilebileceği yapılan çalışmalarda tespit edilen değerlerdendir. Bu da bize suyun giderek yeryüzünde aşağıya doğru çekilmesinde olduğunu ve azalmakta olduğunu göstermektedir. Ciddi tehdit belirtisidir. Bu başta küresel ısınma, bilinçsiz tüketim, vahşi sulama, tarımsal sulamada aşırı su tüketimi ve iklim değişikliği bunun belli başlı sebeplerindendir. Yapılması gereken iklim değişikliği ve bilinçsiz tüketime karşı suyu daha ekonomik kullanmazsak yakın bir gelecekte susuzluk tehlikesi ile dünyanın, ülkemizin karşı karşıya kalacağı kaçınılmaz bir gerçektir.
Susuzluk hızla artıyor
Mevcut sondajlara sürekli ilave borular yapmaya başladıklarını aktaran Coşkun, konuşmasına şöyle devam etti:
Bir yerde sondajı buluyoruz. 3-5 ay sonra o sondaja ilave boruyla daha aşağılara inmek zorundayız. Bir yılda ortalama sondajlarda 15 metre aşağıya indiğimizi tespit ediyoruz. Bu susuzluğu artık günümüzde giderek hızla arttığını bize göstermektedir. Manisa için tabii ki ciddi anlamda tehlike. Geleceğe emanet edeceğimiz genç ve gelecek kuşaklara yaşanılabilir bir ülkeden öte susuzlukla karşı karşıya kalmış bir ülke bırakmak demektir. Suyun olmadığı yerde hayatın da olmadığı herkes tarafından bilinmektedir. Böyle bir ülkeyi bırakma gibi bir durumla ne yazık ki karşı karşıya kalacağız.”
“2030 ile 2050li yıllara varıncaya kadar tatlı su kaynakların ortadan kalkacağı öngörülüyor”
Suyun doğru kullanımı konusunda tavsiyelerde bulunan Coşkun, “4 kişilik bir ailenin ortalama tüketimi 8 ila 10 metreküp arasındadır. Bu 4 kişilik bir ailenin aylık su tüketimini bize ortalama düzeyini göstermektedir. Tarımsal sulamanın yoğun olarak görüldüğü mahallelerde bu 100ü, 250yi hatta 300ü aştığı görülmektedir. Bu gerekse tarımsal alanda ya da hayvan sulamacılığında kullanılmaktadır. Bu da içme suyu oranların hızla düşmesine neden olmaktadır. Bizim buradan tavsiyemiz, bu tür mahallelerde yaşayan insanlarımızın tarımsal sulama ve hayvan sulamalarının içme suyundan arındırılması ya da sondaj vurulmak suretiyle ya da taşıma gibi farklı yöntemlerle yerine getirilmesidir. Yoksa yakın bir gelecekte ciddi tehlikelerle karşı karşıya kalmanın sorumluluğunu hiç kimse üstlenmeyecektir ve üstlenmemelidir de, buna hakkımız da yoktur. Milletler arası yapılan araştırmaların incelendiğinde Birleşmiş Milletler buna su stresi demiş. Yani giderek tükenmekte olan bu susuzluğu su stresi başlığı altında ele almış. Burada kişi başı tüketilen su miktarının ülkelerin yüzde 80i diyebileceğimiz bir kısmında susuzluk tehlikesi baş gösteren ülkelere yansıdığını görüyoruz. Türkiye de bunlardan, susuzluk tehdidi altındaki ülkeler arasına girmektedir. Bu kişi başı tüketilen suyun yüzde 75i. Artık yakın bir gelecekte yani 2030 ile 2050li yıllara varıncaya kadar tatlı su kaynakların ortadan kalkacağını gösteriyor. Bu tamamen kurak bir ülkeyi, dünyayı bizden sonraki nesillere emanet edeceğiz demektir. Eğer önlem alınmazsa böyle bir gelecek ile karşı karşıya kalmak elbette hiç birimizi mutlu etmeyecektir dedi.
Bilinçli su tüketimi sağlanmalıdır
İçme suyu ile tarımsal sulamaları birbirinden ayırt etmek gerektiğini vurgulayan Coşkun, Bilinçli su tüketimi sağlanmalıdır. Tarımsal sulama, damlama sulama ve benzeri yöntemlerle su kullanımını minimize etmek zorundayız. Ya da daha farklı tedbirler almak zorundayız ki bizden sonraki nesiller yaşanılabilir bir dünya coğrafyası ile karşı karşıya kalabilsin” ifadelerini kullandı.
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!