Mor Kabusa 3 Dakikada Son
Op.Dr. Muhammed Fatih Yılmaz, varis hastalığının 3 dakika da son bulacağını söyledi.
Op.Dr. Muhammed Fatih Yılmaz, varis hastalığının 3 dakika da son bulacağını söyledi.
Kalp Damar Cerrahi Uzmanı Op.Dr. Muhammed Fatih Yılmaz, “Varis hastalığı genel anlamda insanların yaşam konforunu bozan estetik görünüm problemi yaratan bir hastalıktır. Çok küçük çaplı örümcek ağı şeklinde kılcal damarlardan daha büyük çapta cilt yüzeyinde çok rahat görülen kabarık lezyonlara kadar varis hastalığı tanımına girer. Dışarıdan göz ile görülen hiçbir damar lezyonu olmasa bile varise sebep olan toplardamarda yetmezlik görülebilir. Bu hastalar ayakta kaldıkça ağrı, ayak bileğinde şişlik, ayak tabanında yanma, gece krampları gibi şikayetler ile baş etmek zorunda kalırlar. Ailesel yatkınlığı olmayan hastalarımızda dahi en çok meslek hastalığı olarak görmekteyiz. Ayakta uzun süre çalışmak zorunda olan meslek grupları en yüksek risk grubundadır. Kadınlarda dar kıyafetler ve yüksek topuklu ayakkabı kullanımı yine en sık varis sebebidir” dedi.
Varis teşhisinde kullanılan en temel tanı yönteminin doppler ultrasonografi olduğunu ifade eden Op.Dr. Yılmaz, “Dopplerde varise sebep olan damarın genişliğine ve kaçak seviyesine bakılarak teşhis edilir. Varisin hangi aşamada olduğunu bize gösteren ve çok kolay uygulanabilen bir yöntemdir. Tedavi de; Varis tedavisin temel prensibi varise sebep olan damarın ortadan kaldırılması, devre dışı bırakılmasıdır. Çünkü bu damar işlevi yitirmiş ve vücuda zarar vermektedir. Bu amaçla tedavi prensibi açık cerrahi ve kapalı yöntemler olarak ikiye ayrılabilir. Açık cerrahide kesi uygulanarak damar komple çıkartılır. Kapalı yöntemlerde ikiye ayrılır; ısıya dayalı yöntemler ki bunun en çok bilinenleri lazer, radyofrekans, buhar gibi yöntemlerdir. Bu yöntemlerin tamamında kesi uygulanmadan damar içerisine yüksek ısı verilerek damarın yakılması amaçlanır. Son zamanların en popüler ve tercih edilen tedavi yöntemi olan Venablock yönteminde ise damarın her iki duvarının birbirine yapıştırılması yöntemidir” diye konuştu.
Venablock yönteminin varis tedavisinde gelinen son nokta olduğunu kaydeden Op.Dr. Yılmaz, “Yüksek teknoloji içeren tamamen milli ve yerli kaynaklar ile üretilen biyolojik bir yapıştırıcı kullanılarak yaklaşık 3 dakika da varisi tamamen ortadan kaldırabilen bir yöntemdir. Bu yöntemde damarın içine ultrasonografi yardımı ile iğne ile girilerek özel bir katater kullanılarak damar içine biyolojik yapıştırıcı ilaç uygulanır. Çok hızlı bir şekilde damarın birbirine yapışarak ortadan kaybolduğu görülür. Bu yöntemin diğer kapalı yöntemlerden farkı ısıya dayalı olmadığı için anestezi gerektirmez, işlem sonrası elastik bandaj ve varis çorabı kullanımı gerektirmez. Uygulanan tedaviden sonra varisin tekrar çıkma olasılığı var mı ? diye sorulacak olursa; Venablock yöntemi diğer bütün yöntemlere kıyasla başarı oranı eşit olan veya bir miktar yüksek olan tedavi yöntemidir. Yapılan bilimsel bir çalışmalarda yüzde1 ile yüzde 3 arasında bir geri dönüş olduğu görülmektedir. Başarı oranı yüzde 97 civarında olan bir tedavi yöntemidir” ifadelerini kullandı.
Ayrıca işlem uygulandıktan hemen sonra hastanın ayağa kalkabildiğini belirten Op.Dr. Yılmaz, “Yürüyüş yapabilir ve gündelik hayatına hızlıca kavuşabilir. Çünkü bu yöntem anestezi uygulanmadan kolaylıkla yapılabilen bir yöntemdir. Anestezi korkusu olan hastalarımızda rahatlıkla ve güvenle uygulayabileceğimiz bir tedavi yöntemidir” şeklinde konuştu.
Kalp Damar Cerrahi Uzmanı Op.Dr. Muhammed Fatih Yılmaz, “Varis hastalığı genel anlamda insanların yaşam konforunu bozan estetik görünüm problemi yaratan bir hastalıktır. Çok küçük çaplı örümcek ağı şeklinde kılcal damarlardan daha büyük çapta cilt yüzeyinde çok rahat görülen kabarık lezyonlara kadar varis hastalığı tanımına girer. Dışarıdan göz ile görülen hiçbir damar lezyonu olmasa bile varise sebep olan toplardamarda yetmezlik görülebilir. Bu hastalar ayakta kaldıkça ağrı, ayak bileğinde şişlik, ayak tabanında yanma, gece krampları gibi şikayetler ile baş etmek zorunda kalırlar. Ailesel yatkınlığı olmayan hastalarımızda dahi en çok meslek hastalığı olarak görmekteyiz. Ayakta uzun süre çalışmak zorunda olan meslek grupları en yüksek risk grubundadır. Kadınlarda dar kıyafetler ve yüksek topuklu ayakkabı kullanımı yine en sık varis sebebidir” dedi.
Varis teşhisinde kullanılan en temel tanı yönteminin doppler ultrasonografi olduğunu ifade eden Op.Dr. Yılmaz, “Dopplerde varise sebep olan damarın genişliğine ve kaçak seviyesine bakılarak teşhis edilir. Varisin hangi aşamada olduğunu bize gösteren ve çok kolay uygulanabilen bir yöntemdir. Tedavi de; Varis tedavisin temel prensibi varise sebep olan damarın ortadan kaldırılması, devre dışı bırakılmasıdır. Çünkü bu damar işlevi yitirmiş ve vücuda zarar vermektedir. Bu amaçla tedavi prensibi açık cerrahi ve kapalı yöntemler olarak ikiye ayrılabilir. Açık cerrahide kesi uygulanarak damar komple çıkartılır. Kapalı yöntemlerde ikiye ayrılır; ısıya dayalı yöntemler ki bunun en çok bilinenleri lazer, radyofrekans, buhar gibi yöntemlerdir. Bu yöntemlerin tamamında kesi uygulanmadan damar içerisine yüksek ısı verilerek damarın yakılması amaçlanır. Son zamanların en popüler ve tercih edilen tedavi yöntemi olan Venablock yönteminde ise damarın her iki duvarının birbirine yapıştırılması yöntemidir” diye konuştu.
Venablock yönteminin varis tedavisinde gelinen son nokta olduğunu kaydeden Op.Dr. Yılmaz, “Yüksek teknoloji içeren tamamen milli ve yerli kaynaklar ile üretilen biyolojik bir yapıştırıcı kullanılarak yaklaşık 3 dakika da varisi tamamen ortadan kaldırabilen bir yöntemdir. Bu yöntemde damarın içine ultrasonografi yardımı ile iğne ile girilerek özel bir katater kullanılarak damar içine biyolojik yapıştırıcı ilaç uygulanır. Çok hızlı bir şekilde damarın birbirine yapışarak ortadan kaybolduğu görülür. Bu yöntemin diğer kapalı yöntemlerden farkı ısıya dayalı olmadığı için anestezi gerektirmez, işlem sonrası elastik bandaj ve varis çorabı kullanımı gerektirmez. Uygulanan tedaviden sonra varisin tekrar çıkma olasılığı var mı ? diye sorulacak olursa; Venablock yöntemi diğer bütün yöntemlere kıyasla başarı oranı eşit olan veya bir miktar yüksek olan tedavi yöntemidir. Yapılan bilimsel bir çalışmalarda yüzde1 ile yüzde 3 arasında bir geri dönüş olduğu görülmektedir. Başarı oranı yüzde 97 civarında olan bir tedavi yöntemidir” ifadelerini kullandı.
Ayrıca işlem uygulandıktan hemen sonra hastanın ayağa kalkabildiğini belirten Op.Dr. Yılmaz, “Yürüyüş yapabilir ve gündelik hayatına hızlıca kavuşabilir. Çünkü bu yöntem anestezi uygulanmadan kolaylıkla yapılabilen bir yöntemdir. Anestezi korkusu olan hastalarımızda rahatlıkla ve güvenle uygulayabileceğimiz bir tedavi yöntemidir” şeklinde konuştu.
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!