İntihar Oranları Son 40 Yılda Yüzde 50 Artış Gösterdi
Süleyman Demirel Üniversitesi (SDÜ) Araştırma ve Uygulama Hastanesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç.Dr. İnci Meltem Atay, batı ülkelerine göre düşük gibi görünse de Türkiyede son 40 yılda intihar oranlarının ciddi oranda artış gösterdiğine dikkat çekerek, önlenebilir ölüm nedenleri arasında yer alan bu durumun azalması yönünde çalışmalar yapılması gerektiğini söyledi.
Süleyman Demirel Üniversitesi (SDÜ) Araştırma ve Uygulama Hastanesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç.Dr. İnci Meltem Atay, batı ülkelerine göre düşük gibi görünse de Türkiyede son 40 yılda intihar oranlarının ciddi oranda artış gösterdiğine dikkat çekerek, önlenebilir ölüm nedenleri arasında yer alan bu durumun azalması yönünde çalışmalar yapılması gerektiğini söyledi.
SDÜ Araştırma ve Uygulama Hastanesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç.Dr. İnci Meltem Atay, intiharın bireyin yalnızca kendisini değil ailesini, sosyal çevresini ve toplumu etkilediğinden dolayı önemli bir halk sağlığı problemi olduğunu ifade etti.
Dünya Sağlık Örgütünün geliştirdiği sağlık politikaları içinde intiharı önleme çalışmalarının da bir hedef haline geldiğini dile getiren Doç.Dr. İnci Meltem Atay, ‘10 Eylül Dünya İntiharı Önleme Günü nedeniyle yaptığı açıklamada, “Tüm dünyada insan hayatını tehdit eden intihar olgusu konusunda farkındalık oluşturmak amacıyla Dünya Sağlık Örgütü tarafından 10 Eylül Dünya İntiharı Önleme günü olarak ilan edilmiştir. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), dünyada her 40 saniyede bir intiharın, her 3 saniyede ise bir intihar girişiminin gerçekleştiğini, son 45 yılda intiharların yüzde 60 civarında arttığını ve intiharın tüm dünyada ilk 10 ölüm nedenleri arasında yer aldığını bildirmektedir. Başka bir deyişle dünyada her yıl yaklaşık 1 milyon kişi intihar sonucu ölmektedir. 2020 yılında intihara bağlı ölümlerin yüzde 50 artacağı ve intihar sonucu ölenlerin sayısının yılda 1 milyon 530 bin olacağı tahmin edilmektedir. İntiharla ilişkili damgalanma korkusu, intiharın ‘tabu oluşu, ailelerin utanması ve bazı ülkelerde uygulanmakta olan yasal cezalar intiharların gizlenmesine yol açmaktadır. Güvenilir ölüm kayıtları tutmaktaki eksiklikler de bunlara eklendiğinde gerçek intihar rakamının daha yüksek olması muhtemeldir” dedi.
“Ülkemizde, son 40 yılda yüzde 50 artış gösterdi”
Tüm dünyada olduğu gibi Türkiyede de intihara bağlı ölümler ile intihar girişimlerinin her geçen yıl arttığına dikkat çeken Doç.Dr. Atay, “İntihar oranı ülkemizde her ne kadar batı ülkeleri ile kıyaslandığında daha düşük görünse de son 40 yılda yüzde 50 artış göstermiştir, bu ciddi artış dikkat çekilmesi gereken bir durumdur. Son yıllardaki istatistik verilerine bakıldığında dikkat çeken diğer bir durum intiharın gençler ve genç erişkin nüfusta artış gösterdiğidir. 15- 24 yaş arası gençlere bakıldığında intihar hızının yüz binde 6nın üzerine çıktığı görülmektedir. Tüm intiharların yaklaşık yüzde 25i 15-24 yaş arasında gerçekleşmiştir. Cinsiyete göre bakıldığında erkek intiharlarının, 15 yaş altı intiharlar hariç tüm yaş gruplarında kadın intiharlarından daha fazla olduğu, en yüksek yaşa özel intihar hızının erkeklerde 80-84 yaş grubunda, kadınlarda ise 15-19 yaş grubunda olduğu görülmüştür” diye konuştu.
“İntihar girişimi, tüm dünyada önemli bir halk sağlığı sorunu”
“İntihar girişimi, tamamlanmış intiharlardan daha önemli bir sorundur” diyen Atay, “Çünkü oran olarak bakıldığında intihar girişiminin tamamlanmış intihara göre 20 kat daha fazla olduğu görülmektedir. Önlenebilir ölüm nedenlerinden biri olan intihar, tüm dünyada önemli bir halk sağlığı sorunu olarak kabul edilmektedir. Ruhsal hastalıklar, intihar düşüncelerinin varlığı, daha önce intihar girişiminin bulunması, ailede intihar girişiminin bulunması, yalnız yaşama, sosyal desteğin olmaması, umutsuzluk, iş sorunları, ekonomik sorunlar, yaşam olayları, fiziksel hastalıklar, çocukluk çağı travmasına maruz kalma intihar için önemli risk faktörleri olarak kabul edilmektedir. İntihar davranışı, yalnızca psikiyatrik bir sorun yaşayan insanlarda değil, ruhsal olarak herhangi bir hastalığı olmayan insanlarda da görülebilmektedir. Bu nedenle intihar davranışını çok nedenli olarak değerlendirmek önemlidir. Yalnızlığın intihar riskini arttırdığı ve sağlıklı kişilerarası ilişkilerin intihara karşı koruyucu olabildiği unutulmamalıdır” ifadelerini kullandı.
intihar bireyin yalnızca kendisini değil ailesini, sosyal çevresini ve toplumu da etkiler
Atay şöyle devam etti: “Kesin rakamı tam olarak belirlemek mümkün olmayabilir ancak her intihar bir hayatın trajik şekilde kaybıdır ve beraberinde geride kalan yıkılmış aileler, arkadaşlar, tanıdıklar bırakır. Bu sebeple, intihar bireyin yalnızca kendisini değil ailesini, sosyal çevresini ve toplumu etkilediğinden önemli bir halk sağlığı problemidir. Bu bağlamda Dünya Sağlık Örgütünün geliştirdiği sağlık politikaları içinde intiharı önleme çalışmaları bir hedef haline gelmiştir. 10 Eylül Dünya İntiharı Önleme Gününün bir halk sağlığı problemi olarak intihar konusunda daha duyarlı olma, önleme yönünde daha çok çaba harcama ve çözüm yolları bulmak adına farkındalık oluşturmasını temenni etmekteyiz.”
SDÜ Araştırma ve Uygulama Hastanesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç.Dr. İnci Meltem Atay, intiharın bireyin yalnızca kendisini değil ailesini, sosyal çevresini ve toplumu etkilediğinden dolayı önemli bir halk sağlığı problemi olduğunu ifade etti.
Dünya Sağlık Örgütünün geliştirdiği sağlık politikaları içinde intiharı önleme çalışmalarının da bir hedef haline geldiğini dile getiren Doç.Dr. İnci Meltem Atay, ‘10 Eylül Dünya İntiharı Önleme Günü nedeniyle yaptığı açıklamada, “Tüm dünyada insan hayatını tehdit eden intihar olgusu konusunda farkındalık oluşturmak amacıyla Dünya Sağlık Örgütü tarafından 10 Eylül Dünya İntiharı Önleme günü olarak ilan edilmiştir. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), dünyada her 40 saniyede bir intiharın, her 3 saniyede ise bir intihar girişiminin gerçekleştiğini, son 45 yılda intiharların yüzde 60 civarında arttığını ve intiharın tüm dünyada ilk 10 ölüm nedenleri arasında yer aldığını bildirmektedir. Başka bir deyişle dünyada her yıl yaklaşık 1 milyon kişi intihar sonucu ölmektedir. 2020 yılında intihara bağlı ölümlerin yüzde 50 artacağı ve intihar sonucu ölenlerin sayısının yılda 1 milyon 530 bin olacağı tahmin edilmektedir. İntiharla ilişkili damgalanma korkusu, intiharın ‘tabu oluşu, ailelerin utanması ve bazı ülkelerde uygulanmakta olan yasal cezalar intiharların gizlenmesine yol açmaktadır. Güvenilir ölüm kayıtları tutmaktaki eksiklikler de bunlara eklendiğinde gerçek intihar rakamının daha yüksek olması muhtemeldir” dedi.
“Ülkemizde, son 40 yılda yüzde 50 artış gösterdi”
Tüm dünyada olduğu gibi Türkiyede de intihara bağlı ölümler ile intihar girişimlerinin her geçen yıl arttığına dikkat çeken Doç.Dr. Atay, “İntihar oranı ülkemizde her ne kadar batı ülkeleri ile kıyaslandığında daha düşük görünse de son 40 yılda yüzde 50 artış göstermiştir, bu ciddi artış dikkat çekilmesi gereken bir durumdur. Son yıllardaki istatistik verilerine bakıldığında dikkat çeken diğer bir durum intiharın gençler ve genç erişkin nüfusta artış gösterdiğidir. 15- 24 yaş arası gençlere bakıldığında intihar hızının yüz binde 6nın üzerine çıktığı görülmektedir. Tüm intiharların yaklaşık yüzde 25i 15-24 yaş arasında gerçekleşmiştir. Cinsiyete göre bakıldığında erkek intiharlarının, 15 yaş altı intiharlar hariç tüm yaş gruplarında kadın intiharlarından daha fazla olduğu, en yüksek yaşa özel intihar hızının erkeklerde 80-84 yaş grubunda, kadınlarda ise 15-19 yaş grubunda olduğu görülmüştür” diye konuştu.
“İntihar girişimi, tüm dünyada önemli bir halk sağlığı sorunu”
“İntihar girişimi, tamamlanmış intiharlardan daha önemli bir sorundur” diyen Atay, “Çünkü oran olarak bakıldığında intihar girişiminin tamamlanmış intihara göre 20 kat daha fazla olduğu görülmektedir. Önlenebilir ölüm nedenlerinden biri olan intihar, tüm dünyada önemli bir halk sağlığı sorunu olarak kabul edilmektedir. Ruhsal hastalıklar, intihar düşüncelerinin varlığı, daha önce intihar girişiminin bulunması, ailede intihar girişiminin bulunması, yalnız yaşama, sosyal desteğin olmaması, umutsuzluk, iş sorunları, ekonomik sorunlar, yaşam olayları, fiziksel hastalıklar, çocukluk çağı travmasına maruz kalma intihar için önemli risk faktörleri olarak kabul edilmektedir. İntihar davranışı, yalnızca psikiyatrik bir sorun yaşayan insanlarda değil, ruhsal olarak herhangi bir hastalığı olmayan insanlarda da görülebilmektedir. Bu nedenle intihar davranışını çok nedenli olarak değerlendirmek önemlidir. Yalnızlığın intihar riskini arttırdığı ve sağlıklı kişilerarası ilişkilerin intihara karşı koruyucu olabildiği unutulmamalıdır” ifadelerini kullandı.
intihar bireyin yalnızca kendisini değil ailesini, sosyal çevresini ve toplumu da etkiler
Atay şöyle devam etti: “Kesin rakamı tam olarak belirlemek mümkün olmayabilir ancak her intihar bir hayatın trajik şekilde kaybıdır ve beraberinde geride kalan yıkılmış aileler, arkadaşlar, tanıdıklar bırakır. Bu sebeple, intihar bireyin yalnızca kendisini değil ailesini, sosyal çevresini ve toplumu etkilediğinden önemli bir halk sağlığı problemidir. Bu bağlamda Dünya Sağlık Örgütünün geliştirdiği sağlık politikaları içinde intiharı önleme çalışmaları bir hedef haline gelmiştir. 10 Eylül Dünya İntiharı Önleme Gününün bir halk sağlığı problemi olarak intihar konusunda daha duyarlı olma, önleme yönünde daha çok çaba harcama ve çözüm yolları bulmak adına farkındalık oluşturmasını temenni etmekteyiz.”
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!