“D Vitamini Alırken, Zararlı Işınlardan Korunun”
Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Birsen Öztürk, özellikle D vitamini başta olmak üzere güneşin pek çok özelliğinden faydalanırken, zararlı ışınlarından da korunmak gerektiğini söyledi.
Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Birsen Öztürk, özellikle D vitamini başta olmak üzere güneşin pek çok özelliğinden faydalanırken, zararlı ışınlarından da korunmak gerektiğini söyledi.
Yaz ve bahar aylarının gelmesi ile birlikte ev dışında geçirilen zamanın artması, güneş ışınlarının yararları ve zararlarını gündeme getirdi. Nişantaşı Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Birsen Öztürk, D vitamini kaynağı olan güneşten istifade ederken, zararlı ışınlarından da korunmanın yollarına değindi. Öztürk, özellikle D vitamini başta olmak üzere güneşin pek çok özelliğinden faydalanırken, zararlı ışınlarından da korunmak gerektiğini söyledi.
Öztürk, “Güneş ışınları başlıca ultraviyole A ve B dalgalarından oluşur. UV-A (yaşlandırıcı ışınlar) ozon tabakası tarafından emilmez, ciltte erken yaşlanma ve kırışıklığa neden olabilir, pencere camından geçebilir. UV-B (yakıcı ışınlar)ise kısmen ozon tabakası tarafından emilir, ciltte bronzlaşmaya, güneş yanıklarına ve katarakta neden olabilir, pencere camından geçemez. Cilt kanseri oluşumunda ise hem UV-A, hem de UV-B ışınları sorumlu tutulmaktadır” dedi.
Dr. Birsen Öztürk, D vitamininin en önemli kaynağının güneş ışınları olduğunu, ifade ederken “Bir miktar D vitamini yağlı balıklarda (örneğin somon, uskumru, ton balığı), yumurta sarısı veya D vitamini ile zenginleştirilmiş sütte bulunabilirse de, güneş ışığı almadan veya vitamin takviyesi olmadan, sağlıklı bir kan seviyesi için gıdalar D vitamini için yeterli değildir ifadelerini kullandı.
Dr. Öztürk şu bilgileri verdi:
“Güneş D vitamini kaynağıdır
D vitamininin kemik sağlığı için önemi yıllardan beri bilinmekte olup her geçen yıl yeni yararlarından bahsedilmektedir; sinir sistemi ve bağışıklık sistemini de güçlendiren D vitamininin eksikliğinde çocuklarda raşitizm, erişkinlerde osteomalazi gibi kemik hastalıklarının görüldüğü, ayrıca yine bazı hastalıklara (kolon, meme veya prostat kanseri, multipl skleroz, tip 1 diyabet gibi) yakalanma riskinin D vitamini eksikliğinde arttığı saptanmıştır.
Güneş ışınlarının bu çift yönlü etkisi (vücudumuzda D vitamini sentezini sağlayan güneş ışınlarının aynı zamanda güneş yanığı ve cilt kanseri gibi önemli sorunlara da neden olabilmesi), ne kadar süre güneş ışığı alınması gerektiği, güneş koruyucularının kullanılıp kullanılmaması gerektiği gibi tartışmaları da beraberinde getirmektedir.
Koyu ten cilt kanseri konusunda daha az risk taşır
Koyu cilt rengi, ileri yaş ve düşük UV indeksi (örneğin kuzey enlemlerinde kış ayları) D vitamini sentezini olumsuz etkileyen faktörlerdir. Beyaz tenli kişiler cilt kanseriyle sonuçlanabilen UV ışınları riski altındayken, koyu tenli kişilerde kanser riski daha az olsa da D vitamini eksikliği riski daha fazla olmaktadır. Güneş kremi kullanılması, güneşin zararlı etkilerine karşı korurken öte yandan vitamin D üretimini de engellemektedir.
UV ışınlarının zararlı etkisinden korunmak ve yeterli D vitamini de alabilmek için, güneş ışınlarına ‘sınırlı maruz kalma önerilmektedir. Ancak bu sürenin ne kadar olması gerektiği bazı faktörlerle değişebilmektedir; örneğin, mevsim, günün saati, hava koşulları, ten rengi, yaş..vb. bu nedenle yeterli D vitamini sağlanması için herkese önerilebilecek standart bir süre yoktur. Günümüzde kabul edilen görüş ise, ultraviyole ışınlarının zararlı etkisinin unutulmaması gerektiği ve güneş koruyucuların kullanılması yönündedir.
Güneşin zararlı etkilerinden nasıl korunmalıyız?
En önemlisi, güneş ışınlarının en yoğun olduğu saatler olan 10.00-16.00 arasında, özellikle de 11.00-14.00 arasında, güneşten kaçınmak gerekir. Bu saatlerde dışarıda olunduğu zaman gölgede bulunmaya çalışılmalı, geniş kenarlı şapka ve UV-A ve UV-B filtreli güneş gözlüğü kullanılmalı, rahat ve bol pamuklu giysiler giyilmelidir. Güneşin zararlı UV ışınları kum, su, kar veya betondan yansıyabilir ve bulutlu günlerde dahi zararlı olabilir, bu nedenle güneş koruyucu kullanılması önerilir.
Güneş koruyucu nasıl seçilmelidir?
Hem ultraviyole A (UVA), hem de ultraviyole B (UVB) ışınlarına karşı koruma sağlayan, geniş spektrumlu ve mümkünse suya dayanıklı güneş koruyucular kullanılmalıdır. Güneş koruyucular içinde bulunan çinko oksit, etkili bir fiziksel bariyer oluşturur; özellikle burun, yanaklar, kulakların üst kısmı ve omuzlarda ekstra fayda sağlamaktadır. Ancak hormonal etkileri de olabilen kimyasal etkili oxybenzone içeriği olan ürünler tercih edilmemelidir. Güneş koruma faktörü (SPF), 2-12 arası ürünler hafif, SPF 12-30 olanlar orta, SPF > 30 olanlar ise yüksek koruma sağlarlar. Cilt rengi açık veya koyu olan herkesin güneş koruyucu kullanması önerilmektedir, açık tenli kişiler daha yüksek faktörlü ürünleri tercih etmelidirler. SPF minimum 15 olmalı ancak, dermatologlar SPF 30 ve üstünü önermektedirler. SPF 50+ olan güneş koruyucuların ilave yararı olmadığı bilinmektedir.
Güneş koruyucular, güneşe çıkmadan 30 dakika önce sürülmeli, 2-4 saatte bir yenilenmelidir. Yüksek koruma faktörlü güneş koruyucuların güneşte kalma süresini uzatmayacağı unutulmamalıdır. Ayrıca suya dayanıklı bir ürün de olsa, terleme ve yüzme sonrası tekrar sürülmesi önerilmektedir. UV ışınlara maruz kalan tüm vücut kısımlarına (özellikle yüz, burun, kulaklar, el ve ayaklar, omuzlar ve dizler) bol miktarda uygulanması önerilmektedir. Güneş koruyucular, güneşten korunmak amacıyla kullanılmalı ve güneşte daha uzun kalmak amacıyla kullanılmamalıdır.
Güneş koruyucular D vitamini sentezini engeller mi?
Evet, ancak buna rağmen ultraviyole ışınlarının zararlı etkileri göz önüne alındığında güneş koruyucu kullanımı önerilmektedir. Sadece yüz ve ellerin günde 15-20 dakika güneşe maruz kalması vücutta D vitamini sentezi için yeterli olabilmektedir. Gıdalar D vitamini açısından iyi bir kaynak değildir. Pencereden gelen güneş ışığı, D vitamini sentezine yol açmamaktadır. İlerleyen yaşla birlikte de D vitamini sentezi azalmaktadır. Bu nedenlerle, vücutta vitamin D eksikliği olduğu takdirde, dışarıdan D vitamini desteği alınması uygundur. Özellikle kış aylarında, güneşe maruz kalma olasılığı da bulunmadığından D vitamini takviyesi gerekebilmektedir.
D vitamini ihtiyacımız ne kadardır?
Vücudumuzun doğumdan sonraki ilk bir yaşta günlük 400 Ü, daha sonraki yaşlarda günlük en az 600 Ü, 70 yaşından sonra 800 Ü D vitaminine ihtiyacı vardır. Bu miktar, kişinin yaşam şekline ve mevcut sağlık problemine göre değişebilmektedir. Kanda D vitamin düzeyi ölçülerek eksiklik olup olmadığı saptanabilmektedir.
Çocukları güneşten korumalıyız
Çocuk ve ergenlerin dışarıda geçirdikleri süre, erişkinlerden çok daha fazladır. Yaşam boyunca maruz kalınan UV ışınlarının yüzde 50den fazlasının bu dönemlerde alındığı bildirilmektedir. Çocukların güneşten korunması, ileri yaşlarda gelişebilecek cilt kanserlerinin önlenmesi açısından çok önemlidir, ayrıca güneş ışığının etkisi ile çocuklarda güneş yanığı, ateş, titreme gibi rahatsızlıkların görülme olasılığı daha fazla olduğundan, çocukların yaz aylarında özellikle korunması gerekmektedir.
6 aydan küçük bebeklerin güneşten korunması için;
Direkt güneş ışınlarına maruz kalmamaları, gölgede tutulmaları, kolları ve bacakları kapatan hafif giysiler ve kenarlı şapkalar giydirilmesi,
Bebeğin aşırı terlemediğine ve yeterli su/sıvı aldığına emin olunması,
Uygun kıyafetler veya gölgede kalma olasılığı bulunmadığında, bebeğin açıkta kalan vücut bölümlerine az miktarda (yüz, el sırtları, boyun gibi) en az SPF 30 olan güneş koruyucu sürülmesi (mümkünse güneşe çıkmadan
30 dakika önce sürülmeli),
Eğer güneş yanığı oluşursa etkilenen bölgeye soğuk kompres uygulanması önerilir.
Çocukların güneşten korunması için;
Zararlı UV ışınlara karşı çocuğun ilk ve en önemli korunma yolu giysilerdir, mümkünse gölgede tutulması, UV ışınlarının en yoğun olduğu saatler olan 10.00-16.00 arasında güneşten kaçınılması,
Pamuklu giysilerin tercih edilmesi, geniş kenarlı şapkalar takılması, UV korumalı güneş gözlükleri kullanılması,
Giysilerin örtmediği ve güneşe maruz kalan bölgelere minimum SPF 30 olacak şekilde, güneş koruyucular sürülmesi (ilk önce çocuğun sırtına küçük bir alana sürülerek, alerji olasılığı test edilmeli, göz çevresine dikkatlice uygulanmalı ve göze sürülmemeli),
Her 2 saatte bir, ayrıca terleme ve yüzme sonrasında yeterli miktarda güneş koruyucu tekrar sürülmelidir.
İçeriğinde çinko oksit veya titanyum dioksit olan ürünler veya hassas çocuk ciltleri için özel olarak yapılmış güneş koruyucular tercih edilmelidir, krem formundaki güneş koruyucular çocuklar için daha uygun bir seçenektir.”
Yaz ve bahar aylarının gelmesi ile birlikte ev dışında geçirilen zamanın artması, güneş ışınlarının yararları ve zararlarını gündeme getirdi. Nişantaşı Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Birsen Öztürk, D vitamini kaynağı olan güneşten istifade ederken, zararlı ışınlarından da korunmanın yollarına değindi. Öztürk, özellikle D vitamini başta olmak üzere güneşin pek çok özelliğinden faydalanırken, zararlı ışınlarından da korunmak gerektiğini söyledi.
Öztürk, “Güneş ışınları başlıca ultraviyole A ve B dalgalarından oluşur. UV-A (yaşlandırıcı ışınlar) ozon tabakası tarafından emilmez, ciltte erken yaşlanma ve kırışıklığa neden olabilir, pencere camından geçebilir. UV-B (yakıcı ışınlar)ise kısmen ozon tabakası tarafından emilir, ciltte bronzlaşmaya, güneş yanıklarına ve katarakta neden olabilir, pencere camından geçemez. Cilt kanseri oluşumunda ise hem UV-A, hem de UV-B ışınları sorumlu tutulmaktadır” dedi.
Dr. Birsen Öztürk, D vitamininin en önemli kaynağının güneş ışınları olduğunu, ifade ederken “Bir miktar D vitamini yağlı balıklarda (örneğin somon, uskumru, ton balığı), yumurta sarısı veya D vitamini ile zenginleştirilmiş sütte bulunabilirse de, güneş ışığı almadan veya vitamin takviyesi olmadan, sağlıklı bir kan seviyesi için gıdalar D vitamini için yeterli değildir ifadelerini kullandı.
Dr. Öztürk şu bilgileri verdi:
“Güneş D vitamini kaynağıdır
D vitamininin kemik sağlığı için önemi yıllardan beri bilinmekte olup her geçen yıl yeni yararlarından bahsedilmektedir; sinir sistemi ve bağışıklık sistemini de güçlendiren D vitamininin eksikliğinde çocuklarda raşitizm, erişkinlerde osteomalazi gibi kemik hastalıklarının görüldüğü, ayrıca yine bazı hastalıklara (kolon, meme veya prostat kanseri, multipl skleroz, tip 1 diyabet gibi) yakalanma riskinin D vitamini eksikliğinde arttığı saptanmıştır.
Güneş ışınlarının bu çift yönlü etkisi (vücudumuzda D vitamini sentezini sağlayan güneş ışınlarının aynı zamanda güneş yanığı ve cilt kanseri gibi önemli sorunlara da neden olabilmesi), ne kadar süre güneş ışığı alınması gerektiği, güneş koruyucularının kullanılıp kullanılmaması gerektiği gibi tartışmaları da beraberinde getirmektedir.
Koyu ten cilt kanseri konusunda daha az risk taşır
Koyu cilt rengi, ileri yaş ve düşük UV indeksi (örneğin kuzey enlemlerinde kış ayları) D vitamini sentezini olumsuz etkileyen faktörlerdir. Beyaz tenli kişiler cilt kanseriyle sonuçlanabilen UV ışınları riski altındayken, koyu tenli kişilerde kanser riski daha az olsa da D vitamini eksikliği riski daha fazla olmaktadır. Güneş kremi kullanılması, güneşin zararlı etkilerine karşı korurken öte yandan vitamin D üretimini de engellemektedir.
UV ışınlarının zararlı etkisinden korunmak ve yeterli D vitamini de alabilmek için, güneş ışınlarına ‘sınırlı maruz kalma önerilmektedir. Ancak bu sürenin ne kadar olması gerektiği bazı faktörlerle değişebilmektedir; örneğin, mevsim, günün saati, hava koşulları, ten rengi, yaş..vb. bu nedenle yeterli D vitamini sağlanması için herkese önerilebilecek standart bir süre yoktur. Günümüzde kabul edilen görüş ise, ultraviyole ışınlarının zararlı etkisinin unutulmaması gerektiği ve güneş koruyucuların kullanılması yönündedir.
Güneşin zararlı etkilerinden nasıl korunmalıyız?
En önemlisi, güneş ışınlarının en yoğun olduğu saatler olan 10.00-16.00 arasında, özellikle de 11.00-14.00 arasında, güneşten kaçınmak gerekir. Bu saatlerde dışarıda olunduğu zaman gölgede bulunmaya çalışılmalı, geniş kenarlı şapka ve UV-A ve UV-B filtreli güneş gözlüğü kullanılmalı, rahat ve bol pamuklu giysiler giyilmelidir. Güneşin zararlı UV ışınları kum, su, kar veya betondan yansıyabilir ve bulutlu günlerde dahi zararlı olabilir, bu nedenle güneş koruyucu kullanılması önerilir.
Güneş koruyucu nasıl seçilmelidir?
Hem ultraviyole A (UVA), hem de ultraviyole B (UVB) ışınlarına karşı koruma sağlayan, geniş spektrumlu ve mümkünse suya dayanıklı güneş koruyucular kullanılmalıdır. Güneş koruyucular içinde bulunan çinko oksit, etkili bir fiziksel bariyer oluşturur; özellikle burun, yanaklar, kulakların üst kısmı ve omuzlarda ekstra fayda sağlamaktadır. Ancak hormonal etkileri de olabilen kimyasal etkili oxybenzone içeriği olan ürünler tercih edilmemelidir. Güneş koruma faktörü (SPF), 2-12 arası ürünler hafif, SPF 12-30 olanlar orta, SPF > 30 olanlar ise yüksek koruma sağlarlar. Cilt rengi açık veya koyu olan herkesin güneş koruyucu kullanması önerilmektedir, açık tenli kişiler daha yüksek faktörlü ürünleri tercih etmelidirler. SPF minimum 15 olmalı ancak, dermatologlar SPF 30 ve üstünü önermektedirler. SPF 50+ olan güneş koruyucuların ilave yararı olmadığı bilinmektedir.
Güneş koruyucular, güneşe çıkmadan 30 dakika önce sürülmeli, 2-4 saatte bir yenilenmelidir. Yüksek koruma faktörlü güneş koruyucuların güneşte kalma süresini uzatmayacağı unutulmamalıdır. Ayrıca suya dayanıklı bir ürün de olsa, terleme ve yüzme sonrası tekrar sürülmesi önerilmektedir. UV ışınlara maruz kalan tüm vücut kısımlarına (özellikle yüz, burun, kulaklar, el ve ayaklar, omuzlar ve dizler) bol miktarda uygulanması önerilmektedir. Güneş koruyucular, güneşten korunmak amacıyla kullanılmalı ve güneşte daha uzun kalmak amacıyla kullanılmamalıdır.
Güneş koruyucular D vitamini sentezini engeller mi?
Evet, ancak buna rağmen ultraviyole ışınlarının zararlı etkileri göz önüne alındığında güneş koruyucu kullanımı önerilmektedir. Sadece yüz ve ellerin günde 15-20 dakika güneşe maruz kalması vücutta D vitamini sentezi için yeterli olabilmektedir. Gıdalar D vitamini açısından iyi bir kaynak değildir. Pencereden gelen güneş ışığı, D vitamini sentezine yol açmamaktadır. İlerleyen yaşla birlikte de D vitamini sentezi azalmaktadır. Bu nedenlerle, vücutta vitamin D eksikliği olduğu takdirde, dışarıdan D vitamini desteği alınması uygundur. Özellikle kış aylarında, güneşe maruz kalma olasılığı da bulunmadığından D vitamini takviyesi gerekebilmektedir.
D vitamini ihtiyacımız ne kadardır?
Vücudumuzun doğumdan sonraki ilk bir yaşta günlük 400 Ü, daha sonraki yaşlarda günlük en az 600 Ü, 70 yaşından sonra 800 Ü D vitaminine ihtiyacı vardır. Bu miktar, kişinin yaşam şekline ve mevcut sağlık problemine göre değişebilmektedir. Kanda D vitamin düzeyi ölçülerek eksiklik olup olmadığı saptanabilmektedir.
Çocukları güneşten korumalıyız
Çocuk ve ergenlerin dışarıda geçirdikleri süre, erişkinlerden çok daha fazladır. Yaşam boyunca maruz kalınan UV ışınlarının yüzde 50den fazlasının bu dönemlerde alındığı bildirilmektedir. Çocukların güneşten korunması, ileri yaşlarda gelişebilecek cilt kanserlerinin önlenmesi açısından çok önemlidir, ayrıca güneş ışığının etkisi ile çocuklarda güneş yanığı, ateş, titreme gibi rahatsızlıkların görülme olasılığı daha fazla olduğundan, çocukların yaz aylarında özellikle korunması gerekmektedir.
6 aydan küçük bebeklerin güneşten korunması için;
Direkt güneş ışınlarına maruz kalmamaları, gölgede tutulmaları, kolları ve bacakları kapatan hafif giysiler ve kenarlı şapkalar giydirilmesi,
Bebeğin aşırı terlemediğine ve yeterli su/sıvı aldığına emin olunması,
Uygun kıyafetler veya gölgede kalma olasılığı bulunmadığında, bebeğin açıkta kalan vücut bölümlerine az miktarda (yüz, el sırtları, boyun gibi) en az SPF 30 olan güneş koruyucu sürülmesi (mümkünse güneşe çıkmadan
30 dakika önce sürülmeli),
Eğer güneş yanığı oluşursa etkilenen bölgeye soğuk kompres uygulanması önerilir.
Çocukların güneşten korunması için;
Zararlı UV ışınlara karşı çocuğun ilk ve en önemli korunma yolu giysilerdir, mümkünse gölgede tutulması, UV ışınlarının en yoğun olduğu saatler olan 10.00-16.00 arasında güneşten kaçınılması,
Pamuklu giysilerin tercih edilmesi, geniş kenarlı şapkalar takılması, UV korumalı güneş gözlükleri kullanılması,
Giysilerin örtmediği ve güneşe maruz kalan bölgelere minimum SPF 30 olacak şekilde, güneş koruyucular sürülmesi (ilk önce çocuğun sırtına küçük bir alana sürülerek, alerji olasılığı test edilmeli, göz çevresine dikkatlice uygulanmalı ve göze sürülmemeli),
Her 2 saatte bir, ayrıca terleme ve yüzme sonrasında yeterli miktarda güneş koruyucu tekrar sürülmelidir.
İçeriğinde çinko oksit veya titanyum dioksit olan ürünler veya hassas çocuk ciltleri için özel olarak yapılmış güneş koruyucular tercih edilmelidir, krem formundaki güneş koruyucular çocuklar için daha uygun bir seçenektir.”
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!