2017De 10 Bin 500 Hasta Yeni Diyalize Başladı
Türk Nefroloji Derneği Genel Sekreteri Prof. Dr. Mustafa Arıcı, insanoğlu için en iyi tansiyonun 12/8 olduğuna vurgu yaparak, 13e yaklaşırsa sağlıklı yaşam önerileri dikkate alınmalıdır. Az tuz kullanımı, düzenli egzersiz, sağlıklı beslenme, sigarasız yaşam, ideal kiloya dikkat edilmelidir dedi.
Türk Nefroloji Derneği Genel Sekreteri Prof. Dr. Mustafa Arıcı, insanoğlu için en iyi tansiyonun 12/8 olduğuna vurgu yaparak, 13e yaklaşırsa sağlıklı yaşam önerileri dikkate alınmalıdır. Az tuz kullanımı, düzenli egzersiz, sağlıklı beslenme, sigarasız yaşam, ideal kiloya dikkat edilmelidir dedi.
Nefroloji, hipertansiyon, diyaliz ve transplantasyon alanında Türkiyede düzenlenen en geniş kapsamlı ve katılımlı kongre olan “35. Ulusal Nefroloji, Hipertansiyon, Diyaliz ve Transplantasyon Kongresi” Antalyanın Belek Turizm Merkezindeki bir otelde gerçekleştirildi.
Dört gün süren ve oldukça zengin bir bilimsel programı olan kongre 1100ün üstünde iç hastalıkları ve nefroloji uzmanı, diyaliz hekimi, hemşiresi ve akademisyenin katılımı ile nefroloji alanında etkin bir eğitim,araştırma ve bilim atmosferi oluşumuna katkıda bulunduğu bildirildi.
Kongre kapsamında düzenlenen basın toplantısında Türk Nefroloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Kenan Ateş,Türk Nefroloji Derneği 2. Başkanı Prof. Dr. Alaattin Yıldız, Türk Nefroloji Derneği Genel Sekreteri Prof. Dr. Mustafa Arıcı, Türk Nefroloji Derneği Saymanı Prof. Dr. Ali Rıza Odabaş,Türk Nefroloji Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Siren Sezer, Türk Nefroloji Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Bülent Tokgöz açıklamalarda bulundu.
Böbrek kayıt sistemi
Prof. Dr. Kenan Ateş, bin 100ün üzerinde katılımcı ve zengin bir bilimsel program hazırlandığını kaydetti. Böbrek kayıt sistemi hakkında bilgiler veren Ateş, “Biz bunu 28 yıldır Türkiyede böbrek hastalıkları, diyaliz ve transplantasyon verilerini topluyoruz. Sağlık Bakanlığının veri tabanından da yararlanıyoruz. Aynı zamanda bu kitap uluslararası derneklerin sayfalarına gönderiliyor. 2017 yılı verilerine göre ülkemizde 9 bin 676 hemodiyaliz, 876sı periton diyalizi olmak üzere 10 bin 500 civarında hasta yeni tedavi olarak diyalize başladı. 2017 yılı içinde toplam 3 bin 330 hastaya 3 bin 342 böbrek nakli yapıldı. 12 hastaya iki kez nakil yapılmış. 2017 yılı sonu rakamlarına göre 58 bin 635 hemodiyaliz, 3 bin 346sı periton diyalizi, 15 bini böbrek nakli olmak üzere 77 binin üzerinde diyaliz ve böbrek nakli ile yaşamını sürdüren hasta var” dedi.
Diyaliz hasta popülasyonu yaşlanıyor
Son dönem böbrek yetmezliği hasta sayısında tüm dünyada olduğu gibi Türkiyede de artış yaşandığına dikkati çeken Prof. Dr. Kenan Ateş, “2012 yılında hastalığın sıklığı milyon nüfus başına 395ti, günümüzde milyon nüfus başına 957ye ulaştı, 15 yıllık sürede 2.5 katlık artış var. 2002den 2015 değişim izlendiğinde tüm dünyada Türkiye dünyada en fazla artan on ülke arasında yer alıyor. Ülkemizde de hemodiyaliz ana diyaliz yöntemidir. Yüzde 95i hemodiyaliz yüzde 5i periton diyalizi alıyor. 2008 yılından itibaren periton diyaliz sayısında bir azalma görüyoruz.Diyalize yeni başlayan hastaların üçte birinden fazlasını şeker hastalı oluşturuyor. Diyaliz hasta popülasyonu giderek yaşlanıyor. Şuanda diyaliz hastalarının yarısından fazlası 65 yaşın üzerinde ”diye konuştu.
Tuzun her türlüsü zararlıdır
Prof. Dr. Ateş, tuzun ister kayadan, ister okyanustan ister Himalayadan gelse bile zararlı olduğunun altını çizerek, “Kaya tuzunun yüzde 97 ile 99 arasında içeriği şey sodyum klorürdür. “Kaya tuzu tansiyonu düşürür, ödemi çözer”. Bunlar doğru veya yanlış bazı meslektaşların ağzından verilmeye çalışıldı. Tuz tuzdur kayadan da çıksa Himalayadan da gelse içindeki yapısı değişmiyor. Fazla tüketilmesi zararlıdır. Tansiyon ve böbrek hastaları için bu zarar çok daha fazladır” değerlendirmesini yaptı.
Kongre bilgileri
Prof. Dr. Mustafa Arıcı, kongrelerin hocaların eğitim alanı ve meslektaşların buluşma tanışma yerlerinin olduğunun altını çizdi.
Dört gün süren ve oldukça zengin bir bilimsel programı olan kongre 1100ün üstünde iç hastalıkları ve nefroloji uzmanı, diyaliz hekimi ve hemşiresi ve akademisyenin katılımı ile nefroloji alanında etkin bir eğitim/araştırma ve bilim atmosferi oluşumuna katkıda bulunduklarını aktaran Prof. Dr. Arıcı, “Bu yıl Ulusal Nefroloji Kongresinde 5 farklı kurs (Nefropatoloji Kursu, Diyaliz Okulu, Böbrek Hastasında Diyabet Tedavisi Kursu, İleri Kardiyak Yaşam Desteği Kursu ve Böbrek Nakli Kursu), 29 panel, 9 sempozyum ve 29 konferansta 180 konuşmacı ve oturum başkanı görev almaktadır. Kongrede alanlarında dünya çapında bilinen 4 yabancı konuşmacı yer aldı. 250nin üzerinde bildiri sunuldu” diye konuştu.
Tansiyon böbrek hastalığı ilişkisi
Hiper yüksek kan basıncının, kronik böbrek hastalığının hem ortaya çıkmasında hem de ilerlemesinde oldukça önemli bir faktör olduğunun altını çizen Prof.Dr. Mustafa Arıcı, “ Bu nedenle hipertansiyonun erkenden tanısının konulması, etkin bir şekilde tedavi edilmesi ve hipertansiyonu olan her bireyde böbrek sağlığının değerlendirilmesi hayati öneme sahiptir. 2017 yılında yayınlanan Amerikan Hipertansiyon Kılavuzu, toplum sağlığı açısından hipertansiyonun öneminin altını çizerek yüksek kan basıncının 130/80 mmHgden itibaren başladığını belirterek hipertansiyon tanımını değiştirmiştir. Bu kılavuzda toplum genelinde kan basıncını 130/80in altında tutabilmek için yaşam tarzı değişikliklerinin ısrarla uygulanması vurgulanmaktadır. Böbrek hastalarında da kan basıncı değerleri mutlaka 130/80 mmHg altında tutulmalıdır. 2018 yılında yayınlanan Avrupa Hipertansiyon Kılavuzu da kan basıncı hedeflerinin daha düşük düzeylerde tutulmasına işaret etmektedir” açıklamasını yaptı.
Sağlıklı yaşam önerisi
Ülke genelinde hipertansiyon farkındalığının arttırılması gerektiğini belirten Prof. Dr. Arıcı, “Sağlıklı yaşam tarzı değişikliklerini ısrarla vurgulayıp desteklememiz gereklidir. Yüksek kan basıncı için ilaç kullanan hastalarda da ilaç uyumunu artırarak hedef kan basıncı değerlerine ulaşmak için çaba sarf etmemiz oldukça önemlidir. Bunun yanında az tuz kullanımı, düzenli egzersiz, sağlıklı beslenme,sigarasız yaşam, ideal kilo önemlidir.”
“Tansiyonda 13 uyarısı”
Tansiyonu 13 olan herkesin yaşam tarzı değişikliğini yapması gerektiğini vurgulayan Arıcı, “İnsanoğlu için en iyi tansiyon 12/8dir. 13e yaklaşırsa sağlıklı yaşam önerileri dikkate alınmalıdır. Böbrek hastalarının yüzde 80i hipertansiyonludur. Hipertansiyon böbrek hastası yapar. Kardiyoloji kliniklerinde çözülemeyen tansiyonlar nefroloji, kliniklerine gelir” diye konuştu.
Nakil olamayanlar umutsuzluğa kapılmasın
Prof. Dr. Ali Rıza Odabaş da Türkiyede 60 bini aşan diyaliz hastası olduğunu belirterek, bu hastalar için en iyi tedavinin böbrek nakli olduğunu kaydetti. Son dönem böbrek yetmezliğine düşen hastaların umutsuzluğa kapılmaması gerektiğine değinen Odabaş, “Çeşitli nedenlerle nakil olamayan hastalara hemodiyaliz ve periton diyalizle çok iyi bir yaşam süresi sunuluyor. Eskiye göre modern cihazlar var. Ülkemizin her tarafında özel ve devlet olmak üzere yaygın şekilde hemodiyaliz merkezleri var. Özel sektörün ulaşmadığı yere de devlet ulaşıyor. İsteyen hemodiyaliz hastalarına evlerinde kullanmak üzere cihaz veriliyor” dedi.
“Diyabet sıklığı yüzde 20ye ulaştı”
Prof. Dr. Bülent Tokgöz, diyabetin global bir salgın haline geldiğine vurgu yaparak, “Diyabet sıklığında 2012 yılında yapılan araştırmada yetişkin nüfusun 13.7sinde diyabet var. Bunun bu yıllarda yüzde 20ye ulaştığını tahmin ediyoruz. Avrupa ülkelerine nazaran ilk 3teyiz. Diyabet sıklığı neden artıyor sebebi yanlış beslenme ve hareketsizlik bir yaşama gitmemizdir. Diyabetin kendisinden fazla komplikasyonları çok tehlikelidir.”
Kadavradan nakil yüzde 20 seviyesinde
Prof. Dr. Alaattin Yıldız, 2017 yılında 3 bin 330 hastaya toplam 3 bin 342 böbrek nakli yapıldığını kaydetti. 2002 yılı sonrası dönem dikkate alındığında Türkiye, tüm dünyada böbrek nakli sayısı en fazla artış gösteren ülke durumunda olduğunu işaret eden Prof.Dr. Yıldız, “ Bu sevindirici bir gelişmedir. Ancak, ülkemizde böbrek nakillerinin yüzde 80 gibi büyük çoğunluğu canlı vericilerden yapılmaktadır, kadavradan böbrek nakli ise yüzde 20 civarındadır dedi.
Nakil daha çok akrabalardan
Yıldız, canlı vericiden böbrek nakillerinin yüzde 37.5i birinci dereceden akrabalardan, yüzde 20si ikinci dereceden akrabalardan, yüzde 22.4ü ise eşlerden yapıldı. Birinci dereceden akrabalar arasında anneler en önemli verici durumundadır. Böbrek nakli yapılan hastalarda bir yıllık izlemde başarı oranı yüzde 95in üzerindedir” ifadelerine yer verdi.
Kadavradan nakil oranı Avrupada yüzde 60 bizde yüzde 30”
Böbrek nakli sayısının canlıdan arttığını ama kadavradan naklin artması gerektiğini vurgulayan Prof.Dr. Yıldız, “Kadavra sayısını kadavradan nakil sayısını artırmamız gerekiyor. Beyin ölümü gerekleşme sayısının bildirimi arttı ama ailelerin kabul oranı az. Yurt dışında yüzde 60 bizde yüzde 30 seviyelerinde. Kabul oranını arttırmak için toplu kampanyalara ihtiyaç var. Temelde öncelikli hedefimiz kadavra oranımızın artırılması gerekir” diye konuştu.
En az egzersiz yapan ülkelerdeniz
Prof.Dr. Siren Sezer, kadınların sağlıksız yaşam obezite, fazla tuz kullanımı, hareketsiz yaşam nedeniyle daha fazla böbrek hastalıklarına maruz kaldığına dikkati çekti.
Diyaliz alımında ise erkeklerin yüzde 55 seviyesinde olduğunu kaydeden Prof. Dr. Sezer, “ İlaç kullanımın kadınlarda daha fazla olduğunu görüyoruz. İleri yaşta her beş kadından birinde idrar yolu enfeksiyonu görüyoruz.Kadınların böbrek yetmezliği riski daha fazla taşıdığı için sağlıklı yaşama önem vermelidirler.”ifadelerine yer verdi.
Türkiyenin egzersiz sıralamasında dünyada son sıralarda yeraldığını işaret eden Prof. Dr. Siren Sezer, hareketi arttırıcı kampanyalara önem verilmesi gerektiğini bildirdi.
Nefroloji, hipertansiyon, diyaliz ve transplantasyon alanında Türkiyede düzenlenen en geniş kapsamlı ve katılımlı kongre olan “35. Ulusal Nefroloji, Hipertansiyon, Diyaliz ve Transplantasyon Kongresi” Antalyanın Belek Turizm Merkezindeki bir otelde gerçekleştirildi.
Dört gün süren ve oldukça zengin bir bilimsel programı olan kongre 1100ün üstünde iç hastalıkları ve nefroloji uzmanı, diyaliz hekimi, hemşiresi ve akademisyenin katılımı ile nefroloji alanında etkin bir eğitim,araştırma ve bilim atmosferi oluşumuna katkıda bulunduğu bildirildi.
Kongre kapsamında düzenlenen basın toplantısında Türk Nefroloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Kenan Ateş,Türk Nefroloji Derneği 2. Başkanı Prof. Dr. Alaattin Yıldız, Türk Nefroloji Derneği Genel Sekreteri Prof. Dr. Mustafa Arıcı, Türk Nefroloji Derneği Saymanı Prof. Dr. Ali Rıza Odabaş,Türk Nefroloji Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Siren Sezer, Türk Nefroloji Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Bülent Tokgöz açıklamalarda bulundu.
Böbrek kayıt sistemi
Prof. Dr. Kenan Ateş, bin 100ün üzerinde katılımcı ve zengin bir bilimsel program hazırlandığını kaydetti. Böbrek kayıt sistemi hakkında bilgiler veren Ateş, “Biz bunu 28 yıldır Türkiyede böbrek hastalıkları, diyaliz ve transplantasyon verilerini topluyoruz. Sağlık Bakanlığının veri tabanından da yararlanıyoruz. Aynı zamanda bu kitap uluslararası derneklerin sayfalarına gönderiliyor. 2017 yılı verilerine göre ülkemizde 9 bin 676 hemodiyaliz, 876sı periton diyalizi olmak üzere 10 bin 500 civarında hasta yeni tedavi olarak diyalize başladı. 2017 yılı içinde toplam 3 bin 330 hastaya 3 bin 342 böbrek nakli yapıldı. 12 hastaya iki kez nakil yapılmış. 2017 yılı sonu rakamlarına göre 58 bin 635 hemodiyaliz, 3 bin 346sı periton diyalizi, 15 bini böbrek nakli olmak üzere 77 binin üzerinde diyaliz ve böbrek nakli ile yaşamını sürdüren hasta var” dedi.
Diyaliz hasta popülasyonu yaşlanıyor
Son dönem böbrek yetmezliği hasta sayısında tüm dünyada olduğu gibi Türkiyede de artış yaşandığına dikkati çeken Prof. Dr. Kenan Ateş, “2012 yılında hastalığın sıklığı milyon nüfus başına 395ti, günümüzde milyon nüfus başına 957ye ulaştı, 15 yıllık sürede 2.5 katlık artış var. 2002den 2015 değişim izlendiğinde tüm dünyada Türkiye dünyada en fazla artan on ülke arasında yer alıyor. Ülkemizde de hemodiyaliz ana diyaliz yöntemidir. Yüzde 95i hemodiyaliz yüzde 5i periton diyalizi alıyor. 2008 yılından itibaren periton diyaliz sayısında bir azalma görüyoruz.Diyalize yeni başlayan hastaların üçte birinden fazlasını şeker hastalı oluşturuyor. Diyaliz hasta popülasyonu giderek yaşlanıyor. Şuanda diyaliz hastalarının yarısından fazlası 65 yaşın üzerinde ”diye konuştu.
Tuzun her türlüsü zararlıdır
Prof. Dr. Ateş, tuzun ister kayadan, ister okyanustan ister Himalayadan gelse bile zararlı olduğunun altını çizerek, “Kaya tuzunun yüzde 97 ile 99 arasında içeriği şey sodyum klorürdür. “Kaya tuzu tansiyonu düşürür, ödemi çözer”. Bunlar doğru veya yanlış bazı meslektaşların ağzından verilmeye çalışıldı. Tuz tuzdur kayadan da çıksa Himalayadan da gelse içindeki yapısı değişmiyor. Fazla tüketilmesi zararlıdır. Tansiyon ve böbrek hastaları için bu zarar çok daha fazladır” değerlendirmesini yaptı.
Kongre bilgileri
Prof. Dr. Mustafa Arıcı, kongrelerin hocaların eğitim alanı ve meslektaşların buluşma tanışma yerlerinin olduğunun altını çizdi.
Dört gün süren ve oldukça zengin bir bilimsel programı olan kongre 1100ün üstünde iç hastalıkları ve nefroloji uzmanı, diyaliz hekimi ve hemşiresi ve akademisyenin katılımı ile nefroloji alanında etkin bir eğitim/araştırma ve bilim atmosferi oluşumuna katkıda bulunduklarını aktaran Prof. Dr. Arıcı, “Bu yıl Ulusal Nefroloji Kongresinde 5 farklı kurs (Nefropatoloji Kursu, Diyaliz Okulu, Böbrek Hastasında Diyabet Tedavisi Kursu, İleri Kardiyak Yaşam Desteği Kursu ve Böbrek Nakli Kursu), 29 panel, 9 sempozyum ve 29 konferansta 180 konuşmacı ve oturum başkanı görev almaktadır. Kongrede alanlarında dünya çapında bilinen 4 yabancı konuşmacı yer aldı. 250nin üzerinde bildiri sunuldu” diye konuştu.
Tansiyon böbrek hastalığı ilişkisi
Hiper yüksek kan basıncının, kronik böbrek hastalığının hem ortaya çıkmasında hem de ilerlemesinde oldukça önemli bir faktör olduğunun altını çizen Prof.Dr. Mustafa Arıcı, “ Bu nedenle hipertansiyonun erkenden tanısının konulması, etkin bir şekilde tedavi edilmesi ve hipertansiyonu olan her bireyde böbrek sağlığının değerlendirilmesi hayati öneme sahiptir. 2017 yılında yayınlanan Amerikan Hipertansiyon Kılavuzu, toplum sağlığı açısından hipertansiyonun öneminin altını çizerek yüksek kan basıncının 130/80 mmHgden itibaren başladığını belirterek hipertansiyon tanımını değiştirmiştir. Bu kılavuzda toplum genelinde kan basıncını 130/80in altında tutabilmek için yaşam tarzı değişikliklerinin ısrarla uygulanması vurgulanmaktadır. Böbrek hastalarında da kan basıncı değerleri mutlaka 130/80 mmHg altında tutulmalıdır. 2018 yılında yayınlanan Avrupa Hipertansiyon Kılavuzu da kan basıncı hedeflerinin daha düşük düzeylerde tutulmasına işaret etmektedir” açıklamasını yaptı.
Sağlıklı yaşam önerisi
Ülke genelinde hipertansiyon farkındalığının arttırılması gerektiğini belirten Prof. Dr. Arıcı, “Sağlıklı yaşam tarzı değişikliklerini ısrarla vurgulayıp desteklememiz gereklidir. Yüksek kan basıncı için ilaç kullanan hastalarda da ilaç uyumunu artırarak hedef kan basıncı değerlerine ulaşmak için çaba sarf etmemiz oldukça önemlidir. Bunun yanında az tuz kullanımı, düzenli egzersiz, sağlıklı beslenme,sigarasız yaşam, ideal kilo önemlidir.”
“Tansiyonda 13 uyarısı”
Tansiyonu 13 olan herkesin yaşam tarzı değişikliğini yapması gerektiğini vurgulayan Arıcı, “İnsanoğlu için en iyi tansiyon 12/8dir. 13e yaklaşırsa sağlıklı yaşam önerileri dikkate alınmalıdır. Böbrek hastalarının yüzde 80i hipertansiyonludur. Hipertansiyon böbrek hastası yapar. Kardiyoloji kliniklerinde çözülemeyen tansiyonlar nefroloji, kliniklerine gelir” diye konuştu.
Nakil olamayanlar umutsuzluğa kapılmasın
Prof. Dr. Ali Rıza Odabaş da Türkiyede 60 bini aşan diyaliz hastası olduğunu belirterek, bu hastalar için en iyi tedavinin böbrek nakli olduğunu kaydetti. Son dönem böbrek yetmezliğine düşen hastaların umutsuzluğa kapılmaması gerektiğine değinen Odabaş, “Çeşitli nedenlerle nakil olamayan hastalara hemodiyaliz ve periton diyalizle çok iyi bir yaşam süresi sunuluyor. Eskiye göre modern cihazlar var. Ülkemizin her tarafında özel ve devlet olmak üzere yaygın şekilde hemodiyaliz merkezleri var. Özel sektörün ulaşmadığı yere de devlet ulaşıyor. İsteyen hemodiyaliz hastalarına evlerinde kullanmak üzere cihaz veriliyor” dedi.
“Diyabet sıklığı yüzde 20ye ulaştı”
Prof. Dr. Bülent Tokgöz, diyabetin global bir salgın haline geldiğine vurgu yaparak, “Diyabet sıklığında 2012 yılında yapılan araştırmada yetişkin nüfusun 13.7sinde diyabet var. Bunun bu yıllarda yüzde 20ye ulaştığını tahmin ediyoruz. Avrupa ülkelerine nazaran ilk 3teyiz. Diyabet sıklığı neden artıyor sebebi yanlış beslenme ve hareketsizlik bir yaşama gitmemizdir. Diyabetin kendisinden fazla komplikasyonları çok tehlikelidir.”
Kadavradan nakil yüzde 20 seviyesinde
Prof. Dr. Alaattin Yıldız, 2017 yılında 3 bin 330 hastaya toplam 3 bin 342 böbrek nakli yapıldığını kaydetti. 2002 yılı sonrası dönem dikkate alındığında Türkiye, tüm dünyada böbrek nakli sayısı en fazla artış gösteren ülke durumunda olduğunu işaret eden Prof.Dr. Yıldız, “ Bu sevindirici bir gelişmedir. Ancak, ülkemizde böbrek nakillerinin yüzde 80 gibi büyük çoğunluğu canlı vericilerden yapılmaktadır, kadavradan böbrek nakli ise yüzde 20 civarındadır dedi.
Nakil daha çok akrabalardan
Yıldız, canlı vericiden böbrek nakillerinin yüzde 37.5i birinci dereceden akrabalardan, yüzde 20si ikinci dereceden akrabalardan, yüzde 22.4ü ise eşlerden yapıldı. Birinci dereceden akrabalar arasında anneler en önemli verici durumundadır. Böbrek nakli yapılan hastalarda bir yıllık izlemde başarı oranı yüzde 95in üzerindedir” ifadelerine yer verdi.
Kadavradan nakil oranı Avrupada yüzde 60 bizde yüzde 30”
Böbrek nakli sayısının canlıdan arttığını ama kadavradan naklin artması gerektiğini vurgulayan Prof.Dr. Yıldız, “Kadavra sayısını kadavradan nakil sayısını artırmamız gerekiyor. Beyin ölümü gerekleşme sayısının bildirimi arttı ama ailelerin kabul oranı az. Yurt dışında yüzde 60 bizde yüzde 30 seviyelerinde. Kabul oranını arttırmak için toplu kampanyalara ihtiyaç var. Temelde öncelikli hedefimiz kadavra oranımızın artırılması gerekir” diye konuştu.
En az egzersiz yapan ülkelerdeniz
Prof.Dr. Siren Sezer, kadınların sağlıksız yaşam obezite, fazla tuz kullanımı, hareketsiz yaşam nedeniyle daha fazla böbrek hastalıklarına maruz kaldığına dikkati çekti.
Diyaliz alımında ise erkeklerin yüzde 55 seviyesinde olduğunu kaydeden Prof. Dr. Sezer, “ İlaç kullanımın kadınlarda daha fazla olduğunu görüyoruz. İleri yaşta her beş kadından birinde idrar yolu enfeksiyonu görüyoruz.Kadınların böbrek yetmezliği riski daha fazla taşıdığı için sağlıklı yaşama önem vermelidirler.”ifadelerine yer verdi.
Türkiyenin egzersiz sıralamasında dünyada son sıralarda yeraldığını işaret eden Prof. Dr. Siren Sezer, hareketi arttırıcı kampanyalara önem verilmesi gerektiğini bildirdi.
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!