Yıllarca Su Kemeri Sanıldı Ama Bazilika Olduğu Ortaya Çıktı
Bu yıl başlayan kazılarda toprağın 50 santimetre altından 2 bin yıllık Roma dönemi kalıntılarının çıktığı Gümüşhanenin Kelkit ilçesindeki Satala Antik Kentinde yıllardır su kemeri diye bilinen yapının aslında 6. yüzyıla tarihlendirilen bir bazilika olduğu ortaya çıktı.
Bu yıl başlayan kazılarda toprağın 50 santimetre altından 2 bin yıllık Roma dönemi kalıntılarının çıktığı Gümüşhanenin Kelkit ilçesindeki Satala Antik Kentinde yıllardır su kemeri diye bilinen yapının aslında 6. yüzyıla tarihlendirilen bir bazilika olduğu ortaya çıktı.
Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından kazı programına alınan ve Bartın Üniversitesi akademisyenlerinden Doç. Dr. Şahin Yıldırımın başkanlığında kazı çalışmaları başlayan Gümüşhanenin Kelkit ilçesine bağlı Sadak köyündeki Satala Antik Kentinde yıllar sonra bir gerçek daha gün yüzüne çıktı. Yıllardır yerli kaynakların mimarisinden hareketle 15. yüzyılda bölgeye su getirmek için 47 gözlü olarak yapılan su kemeri olarak nitelendirilen ve bugüne kadar tanıtımlarda bile hep bu şekilde kullanılan kalıntıların 6. yüzyıla ait bir bazilika olduğu ve 1873 yılında bölgede ilk arkeolojik kazıyı yapan Alfred Biliotti tarafından bazilika olarak rölevesinin yapıldığı ortaya çıktı.
“6. yüzyıla tarihlendirilen bir yapı, belki de Justinyan dönemi bir yapı, kilise yapısı söz konusu”
Satala Antik Kentindeki arkeolojik kazıyı yürüten Doç. Dr. Şahin Yıldırım, “Sadak Çayının kenarında yer alan yapı uzunca bir süre literatürde su sarnıcı olarak gözüktü. Erken dönemden itibaren bu yapının bir bazilika yani erken bir kilise yapısı olduğu biliniyordu. Özellikle 19. yüzyıl kaynaklarında var. Sataladaki ilk arkeolojik kazıyı gerçekleştiren Alfred Biliotti, 1873 yılında buraya geliyor ve burada kazılar yapıyor. O geldiği zaman bu yapının bir bölümü açıkta ve apsis bölümü açıktı. Onun rölevesini alıyorlar. O kaynaklarında öyle geçiyor” dedi.
“Kamulaştırma tamamlanınca oradaki çalışmaları da gerçekleştireceğiz”
Yapı yabancı kaynaklarda bazilika olarak geçerken, yerli kaynakların yapısal durumuna, mimari tipine bakarak revakları su kemerine daha yakın gördüğünü ifade eden Yıldırım, “Ondan dolayı yanlış bir yorumlama olmuş. Bizde ilerleyen yıllarda oradaki kamulaştırma tamamlanınca oradaki çalışmaları da gerçekleştireceğiz. Orada Milattan Sonra 6. yüzyıla tarihlendirilen bir yapı, belki de Justinyan dönemi bir yapı, kilise yapısı söz konusu” diye konuştu.
Sözlüklerde “bazilika” için Roma kamu binası, haç şeklindeki gibi orta alanı ve koridorları olan kilise ve resmi törenler için papa tarafından yetkilendirilen büyük kilise tanımı yapılıyor. Kazı çalışmasıyla saklı tarihin gün yüzüne çıkarıldığı Satala Antik Kentinde bugüne kadar çıkarılan eserler Erzurum ve İstanbul Arkeoloji Müzelerinde, bronzdan yapılan Afrodit büstü ise İngilteredeki The British Müzesinde sergileniyor. Tarihi kaynaklara göre Roma İmparatorluğu döneminde 15. Lejyon Lego Apollinares tarafından kurulan ve antik dönemde garnizon olarak kullanılmasının yanı sıra Anadolu ve Kapadokyadan Karadenize geçen askeri yolların birleştiği noktada Romanın stratejik bir karakolu olan Satala Antik Kentinde kazı çalışmalarının en az 10 yıl sürmesi ve Roma tarihiyle ilgili çok sayıda esere ulaşılması bekleniyor.
Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından kazı programına alınan ve Bartın Üniversitesi akademisyenlerinden Doç. Dr. Şahin Yıldırımın başkanlığında kazı çalışmaları başlayan Gümüşhanenin Kelkit ilçesine bağlı Sadak köyündeki Satala Antik Kentinde yıllar sonra bir gerçek daha gün yüzüne çıktı. Yıllardır yerli kaynakların mimarisinden hareketle 15. yüzyılda bölgeye su getirmek için 47 gözlü olarak yapılan su kemeri olarak nitelendirilen ve bugüne kadar tanıtımlarda bile hep bu şekilde kullanılan kalıntıların 6. yüzyıla ait bir bazilika olduğu ve 1873 yılında bölgede ilk arkeolojik kazıyı yapan Alfred Biliotti tarafından bazilika olarak rölevesinin yapıldığı ortaya çıktı.
“6. yüzyıla tarihlendirilen bir yapı, belki de Justinyan dönemi bir yapı, kilise yapısı söz konusu”
Satala Antik Kentindeki arkeolojik kazıyı yürüten Doç. Dr. Şahin Yıldırım, “Sadak Çayının kenarında yer alan yapı uzunca bir süre literatürde su sarnıcı olarak gözüktü. Erken dönemden itibaren bu yapının bir bazilika yani erken bir kilise yapısı olduğu biliniyordu. Özellikle 19. yüzyıl kaynaklarında var. Sataladaki ilk arkeolojik kazıyı gerçekleştiren Alfred Biliotti, 1873 yılında buraya geliyor ve burada kazılar yapıyor. O geldiği zaman bu yapının bir bölümü açıkta ve apsis bölümü açıktı. Onun rölevesini alıyorlar. O kaynaklarında öyle geçiyor” dedi.
“Kamulaştırma tamamlanınca oradaki çalışmaları da gerçekleştireceğiz”
Yapı yabancı kaynaklarda bazilika olarak geçerken, yerli kaynakların yapısal durumuna, mimari tipine bakarak revakları su kemerine daha yakın gördüğünü ifade eden Yıldırım, “Ondan dolayı yanlış bir yorumlama olmuş. Bizde ilerleyen yıllarda oradaki kamulaştırma tamamlanınca oradaki çalışmaları da gerçekleştireceğiz. Orada Milattan Sonra 6. yüzyıla tarihlendirilen bir yapı, belki de Justinyan dönemi bir yapı, kilise yapısı söz konusu” diye konuştu.
Sözlüklerde “bazilika” için Roma kamu binası, haç şeklindeki gibi orta alanı ve koridorları olan kilise ve resmi törenler için papa tarafından yetkilendirilen büyük kilise tanımı yapılıyor. Kazı çalışmasıyla saklı tarihin gün yüzüne çıkarıldığı Satala Antik Kentinde bugüne kadar çıkarılan eserler Erzurum ve İstanbul Arkeoloji Müzelerinde, bronzdan yapılan Afrodit büstü ise İngilteredeki The British Müzesinde sergileniyor. Tarihi kaynaklara göre Roma İmparatorluğu döneminde 15. Lejyon Lego Apollinares tarafından kurulan ve antik dönemde garnizon olarak kullanılmasının yanı sıra Anadolu ve Kapadokyadan Karadenize geçen askeri yolların birleştiği noktada Romanın stratejik bir karakolu olan Satala Antik Kentinde kazı çalışmalarının en az 10 yıl sürmesi ve Roma tarihiyle ilgili çok sayıda esere ulaşılması bekleniyor.
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!