Takıların Asırlık Gözdesi Vanda Hayat Buluyor
Osmanlı Devleti zamanında 150 yıl kadar altın çağını yaşayan ve tarihte yaklaşık 2 bin 800 yıllık geçmişi olan savatlı gümüş işlemeciliği, Vanlı ustaların ellerinde sanata dönüşüyor.
Osmanlı Devleti zamanında 150 yıl kadar altın çağını yaşayan ve tarihte yaklaşık 2 bin 800 yıllık geçmişi olan savatlı gümüş işlemeciliği, Vanlı ustaların ellerinde sanata dönüşüyor.
Oldukça zahmetli bir işçiliği olan ve bu yüzden ‘sebat olarak adlandırılan savat işletmeciliği, Vandaki ustaların ellerinde 450 derecelik ateşte pişerek gümüşe işleniyor. İlk olarak Urartular tarafından ortaya konan ve gümüşün üzeri karartılarak gerçekleştirilen savat işletmeciliği, geçmişte olduğu gibi günümüzde de oldukça ilgi görüyor.
Takıların asırlık gözdesi, göz kamaştıran savatlı gümüş; Kale Yolu üzerinde 3 bin 500 metrekarelik alanda Urartu mimarisiyle kurulan atölyede, Vanlı ustaların eliyle hayat buluyor. Babadan kalan mesleği sürdüren savat ustası Erdal Binici, savat sanatını üçüncü kuşak olan çocuklarına devrediyor.
İHA muhabirine konuşan Erdal Binici, gümüşün üzerindeki siyah süslemeye ‘savat denildiğini belirtti. Gümüş üzerinde yapılan en zor işçiliklerden birisinin savatlı gümüş işlemeciliği olduğunu ifade eden Binici, “Bir bileziğin üzerine el kalemiyle motifler yapılır. Motifler yapıldıktan sonra, yaklaşık 450 derecede savat gümüşün üzerine eritilir. Komple savat yapıldıktan sonra, fazlalıklar zımpara ile alınıyor. Zımpara işlemi sonrası motif yapılan yerlerin içinde savat kalır. Sonrasında ise bunun üzerine cila yapılır. En son işlem ise, dikiş nakış dediğimiz el kalemiyle kalem atıldıktan sonra savat net ortaya çıkar” dedi.
“Savat ile iki kültürü bir araya getirdik”
Dünyada Urartu idollerini savatla birleştiren tek firma olduklarına dikkat çeken Binici, “Tabakadan tutun vazoya kadar aklınıza gelebilecek her şeyi üretiyoruz. Bunun dünyada örnekleri tabi ki vardır ama bizdeki çeşit yelpazesi kimsede yoktur. Vanda olan çeşit yelpazesi hiçbir ülkede yok. Çünkü burası Urartuların başkentidir. Urartulardaki idollere baktığımız zaman ciddi anlamda farklı ürünler, farklı objeler vardır ki biz onların hepsini bir araya getirip savatla birleştirdik. Yani savatla iki kültürü bir araya getirdik” diye konuştu.
“Savat işletmeciliği sabırlı insanların işidir”
Savat işlemeciliğinin çok zahmetli olması nedeniyle ‘sebat olarak adlandırıldığını dile getiren Binici, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Sebat demek, sabır demektir. Savat işletmeciliği sabırlı insanların işidir. Herkes savatı dökümden yapabilir, ama el işini yapacak insanın çok sabırlı ve geniş olması lazım. Biz bir savatlı parçayı yaptığımız zaman farklı bir boyuta geçiyoruz. O ürüne tam adapte olduğunuz zaman biliyorsunuz ki bunu siz yapıyorsunuz, ortada bir emeğin olduğunu ve içinizdeki her şeyi o gümüşün üzerine işliyorsunuz. Bizlerde bir ürünü yaptığımız zaman o gece rahat uyuruz. ‘Bunu biz yaptık diyoruz. Diğer taraftan bunun Vana ait olan bir parça olması insana huzur veriyor.”
Öte yandan, ‘savatlı gümüş işlemeciliği Türk Patent ve Marka Kurumunca geçtiğimiz günlerde koruma altına alınarak tescillenmişti.
Oldukça zahmetli bir işçiliği olan ve bu yüzden ‘sebat olarak adlandırılan savat işletmeciliği, Vandaki ustaların ellerinde 450 derecelik ateşte pişerek gümüşe işleniyor. İlk olarak Urartular tarafından ortaya konan ve gümüşün üzeri karartılarak gerçekleştirilen savat işletmeciliği, geçmişte olduğu gibi günümüzde de oldukça ilgi görüyor.
Takıların asırlık gözdesi, göz kamaştıran savatlı gümüş; Kale Yolu üzerinde 3 bin 500 metrekarelik alanda Urartu mimarisiyle kurulan atölyede, Vanlı ustaların eliyle hayat buluyor. Babadan kalan mesleği sürdüren savat ustası Erdal Binici, savat sanatını üçüncü kuşak olan çocuklarına devrediyor.
İHA muhabirine konuşan Erdal Binici, gümüşün üzerindeki siyah süslemeye ‘savat denildiğini belirtti. Gümüş üzerinde yapılan en zor işçiliklerden birisinin savatlı gümüş işlemeciliği olduğunu ifade eden Binici, “Bir bileziğin üzerine el kalemiyle motifler yapılır. Motifler yapıldıktan sonra, yaklaşık 450 derecede savat gümüşün üzerine eritilir. Komple savat yapıldıktan sonra, fazlalıklar zımpara ile alınıyor. Zımpara işlemi sonrası motif yapılan yerlerin içinde savat kalır. Sonrasında ise bunun üzerine cila yapılır. En son işlem ise, dikiş nakış dediğimiz el kalemiyle kalem atıldıktan sonra savat net ortaya çıkar” dedi.
“Savat ile iki kültürü bir araya getirdik”
Dünyada Urartu idollerini savatla birleştiren tek firma olduklarına dikkat çeken Binici, “Tabakadan tutun vazoya kadar aklınıza gelebilecek her şeyi üretiyoruz. Bunun dünyada örnekleri tabi ki vardır ama bizdeki çeşit yelpazesi kimsede yoktur. Vanda olan çeşit yelpazesi hiçbir ülkede yok. Çünkü burası Urartuların başkentidir. Urartulardaki idollere baktığımız zaman ciddi anlamda farklı ürünler, farklı objeler vardır ki biz onların hepsini bir araya getirip savatla birleştirdik. Yani savatla iki kültürü bir araya getirdik” diye konuştu.
“Savat işletmeciliği sabırlı insanların işidir”
Savat işlemeciliğinin çok zahmetli olması nedeniyle ‘sebat olarak adlandırıldığını dile getiren Binici, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Sebat demek, sabır demektir. Savat işletmeciliği sabırlı insanların işidir. Herkes savatı dökümden yapabilir, ama el işini yapacak insanın çok sabırlı ve geniş olması lazım. Biz bir savatlı parçayı yaptığımız zaman farklı bir boyuta geçiyoruz. O ürüne tam adapte olduğunuz zaman biliyorsunuz ki bunu siz yapıyorsunuz, ortada bir emeğin olduğunu ve içinizdeki her şeyi o gümüşün üzerine işliyorsunuz. Bizlerde bir ürünü yaptığımız zaman o gece rahat uyuruz. ‘Bunu biz yaptık diyoruz. Diğer taraftan bunun Vana ait olan bir parça olması insana huzur veriyor.”
Öte yandan, ‘savatlı gümüş işlemeciliği Türk Patent ve Marka Kurumunca geçtiğimiz günlerde koruma altına alınarak tescillenmişti.
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!