Sosyal Doğum Oyunlarla Gerçekleşmeli
Eğitim Koordinatörü Arzu Hızal, çocukların sosyal doğumlarının anne ve babadan bağımsız gerçekleştirilmesi gerektiğini belirterek, “Amacımız çocukların sadece oyuncaklarla değil oyunlarla sosyalleşmesini sağlamak” dedi.
Eğitim Koordinatörü Arzu Hızal, çocukların sosyal doğumlarının anne ve babadan bağımsız gerçekleştirilmesi gerektiğini belirterek, “Amacımız çocukların sadece oyuncaklarla değil oyunlarla sosyalleşmesini sağlamak” dedi.
Düş Mucitleri Bilim Anaokulu tarafından Karşıyakada bir otelde ‘Eğitim Felsefesi ve Tanıtım Toplantısı etkinliği düzenlendi. Veliler, öğrenciler, okul yöneticileri ve öğretmenlerin katıldığı etkinlikte konuşan Düş Mucitleri Bilim Anaokulu Kurucusu ve Eğitim Koordinatörü Arzu Hızal, anaokullarında verilen eğitimin çocukların sosyal gelişimine olan katkısını anlattı. Hızal, “Yirmi birinci yüzyıl ebeveynleri olarak bizler, çocuklarımıza balık veriyoruz. Aslında onlara balık tutturmayı öğretmeliyiz. Çocukların ezberlemediği ve yaşayarak öğrendiği şeyler akıllarında daha kalıcı hale geliyor. Anaokulumuzdaki çocukların merak ederek deneyimlediği ve öğrendiği şeylere şahit olmak bizim için gurur kaynağı oluyor. Sosyal doğum genelde okullarda başlıyor. Ancak sosyal doğum anne babanın eli olmadan gerçekleşmeli. Çocuklarımıza kendi başlarına her şeyi yapabilir olduklarını kanıtlamak istiyoruz. Amacımız çocukların sadece oyuncaklarla değil oyunlarla sosyalleşmesini sağlamak. Ancak, sosyal doğum, anne ve babanın çocuğun yanından kısa süreli ayrılıkları ile başlıyor. Ayrılıklarda kaygısız bir şekilde baş edebilme ise anne ve babasının asla onu bırakmayacağına olan sonsuz güveni ile gerçekleşiyor, sosyal doğum çocuğun, anne ve babaya sonsuz güven duyması ve sosyal çevreye ayak uydurabilme becerisini kazanması ile tamamlanıyor” dedi.
“Yaşıtları ile oyun kurması bekleniyor”
Anaokulunu kreşten ayıran en temel farklılığın 3 yaşından itibaren başladığını anlatan Hızal, “Kreş 3 yaşına kadar çocukların sadece oyuncaklar ve renkli objelere odaklanmasını ve zaman geçirmesini sağlayan bir ortam iken 3 yaşından sonra ise oyuncaktan ziyade oyun ve etkinlik devreye giriyor. Esas amaç paylaşımlı yapılandırılmış veya yapılandırılmamış grup oyunları ile bilişsel gelişim sürecini başlatmak oluyor. Bu süreçte artık anaokulunda, çocuğun sadece yetişkinler ile veya kendi başına oynaması değil, yaşıtları ile oyun kurması bekleniyor. Bu ortam ise anaokulu tarafından iyi kurgulanmış bir eğitim sistemi ile çocuğu buna hazırlamak ile gerçekleştiriliyor” dedi.
Ebeveynlere uyarı
Anne ve babaların göz ardı ettikleri bazı noktaları belirten Hızal, “Anne- Baba olarak 21 yy da yaptığımız en büyük hatalardan başında, ‘3 yaşındaki çocuklarımızdan yapabilecekleri şeyleri yaptırmayıp kendimiz yapmaya çalışırken, yapamayacakları şeyleri ise yaptırarak onları yetişkin gibi görmeye çalışmamız geliyor. Örneğin ayakkabılarını çok rahat giyebilecek iken biz giydiriyoruz, üzerini çıkarabilecekken biz çıkarıyoruz, yemeğini kendisi yiyebilecekken biz yediriyoruz, fakat birçok konuda sağlıklı karar veremeyecek olduğu halde, örneğin doktora gidip gitmeme kararını kendisine soruyoruz, istemiyorsa erteleyebiliyoruz, okul seçimini tamamı ile onlara bırakıyoruz ki okulu anaokulu ve ilköğretim döneminde ebeveyn seçer, çocuk uyum sağlar, kendisi karar vermesini istiyoruz” diye konuştu.
“Klasik franchıse sistemine sıcak bakmıyoruz”
Kendilerine gelen franchise teklifleri hakkında da bilgi veren Hızal, eğitim sektöründe klasik frachase sistemine karşı olduklarını, farklı bir model veya şubeleşme sistemine yakın bir sisteme daha sıcak baktıklarını söyledi. Hızal, “Biz kurumsal organizasyon şeması olan, anonim bir şirket yönetimine sahip bir kurumuz. Bu seneden itibaren bir alt yapı çalışmasına girdik. Bu kurumsallaşma süreci içerisinde İstanbul, Ankara, Kayseri ve Manisa gibi Türkiyenin birçok yerinden franchise teklifleri geldi. Eğitim sektöründeki bir kurum olarak yöneticisinin tamamen bağımsız olduğu bir franchise sistemine karşıyız. Misyon ve vizyonun aynı olmadığı kurumlar başarılı olamaz. 2 yıl içerisinde yeterli alt yapı oluşturulduktan sonra, ilk olarak şube sistemi daha sonrasında franchise sistemine geçmeyi planlıyoruz” şeklinde konuştu.
“Çocuğunuzu okula götürürken neşeli olun”
Psikolog ve Psikoterapist Baran Keskin, Ayrılma Kaygısı, Temelleri ve Çözümleri isimli seminerinde ebeveynlere çocukların anaokuluna alışma aşaması hakkında ipuçları verdi. Birçok ailenin, “Çocuğum okula giderken neden ağlıyor” sorusunun yanıtını aradığını ifade eden Keskin, “Çocuğumuzun kamusal alanda yanında durarak onu okula alıştırmaya çalışmayalım. Çocukların yanında ebeveynleri ya da teyze/dedeleri varken kamusal alana alışmaları mümkün değildir. Bu yüzden, okul ortamında onu kendi başına bırakmamız bu süreci atlatmasını kolaylaştıracaktır. Çocuklar neyle karşılaşacaklarını bilmedikleri bir yere gittiklerinde ebeveynlerinin yüzünden oranın nasıl bir yer olduğunu anlamaya çalışırlar. Eğer anne çocuğu için kaygılıysa çocuk da kaygılı olacaktır. Çünkü annesinin yüzüne baktığında bilmediği o yer hakkında çok iyi işaretler almıyordur. Bu yüzden çocuğumuzu okula götürürken rahat, neşeli ve sakin olmalıyız. Kaygı bulaşıcıdır, sizden çocuğunuza geçer” dedi.
Düş Mucitleri Bilim Anaokulu tarafından Karşıyakada bir otelde ‘Eğitim Felsefesi ve Tanıtım Toplantısı etkinliği düzenlendi. Veliler, öğrenciler, okul yöneticileri ve öğretmenlerin katıldığı etkinlikte konuşan Düş Mucitleri Bilim Anaokulu Kurucusu ve Eğitim Koordinatörü Arzu Hızal, anaokullarında verilen eğitimin çocukların sosyal gelişimine olan katkısını anlattı. Hızal, “Yirmi birinci yüzyıl ebeveynleri olarak bizler, çocuklarımıza balık veriyoruz. Aslında onlara balık tutturmayı öğretmeliyiz. Çocukların ezberlemediği ve yaşayarak öğrendiği şeyler akıllarında daha kalıcı hale geliyor. Anaokulumuzdaki çocukların merak ederek deneyimlediği ve öğrendiği şeylere şahit olmak bizim için gurur kaynağı oluyor. Sosyal doğum genelde okullarda başlıyor. Ancak sosyal doğum anne babanın eli olmadan gerçekleşmeli. Çocuklarımıza kendi başlarına her şeyi yapabilir olduklarını kanıtlamak istiyoruz. Amacımız çocukların sadece oyuncaklarla değil oyunlarla sosyalleşmesini sağlamak. Ancak, sosyal doğum, anne ve babanın çocuğun yanından kısa süreli ayrılıkları ile başlıyor. Ayrılıklarda kaygısız bir şekilde baş edebilme ise anne ve babasının asla onu bırakmayacağına olan sonsuz güveni ile gerçekleşiyor, sosyal doğum çocuğun, anne ve babaya sonsuz güven duyması ve sosyal çevreye ayak uydurabilme becerisini kazanması ile tamamlanıyor” dedi.
“Yaşıtları ile oyun kurması bekleniyor”
Anaokulunu kreşten ayıran en temel farklılığın 3 yaşından itibaren başladığını anlatan Hızal, “Kreş 3 yaşına kadar çocukların sadece oyuncaklar ve renkli objelere odaklanmasını ve zaman geçirmesini sağlayan bir ortam iken 3 yaşından sonra ise oyuncaktan ziyade oyun ve etkinlik devreye giriyor. Esas amaç paylaşımlı yapılandırılmış veya yapılandırılmamış grup oyunları ile bilişsel gelişim sürecini başlatmak oluyor. Bu süreçte artık anaokulunda, çocuğun sadece yetişkinler ile veya kendi başına oynaması değil, yaşıtları ile oyun kurması bekleniyor. Bu ortam ise anaokulu tarafından iyi kurgulanmış bir eğitim sistemi ile çocuğu buna hazırlamak ile gerçekleştiriliyor” dedi.
Ebeveynlere uyarı
Anne ve babaların göz ardı ettikleri bazı noktaları belirten Hızal, “Anne- Baba olarak 21 yy da yaptığımız en büyük hatalardan başında, ‘3 yaşındaki çocuklarımızdan yapabilecekleri şeyleri yaptırmayıp kendimiz yapmaya çalışırken, yapamayacakları şeyleri ise yaptırarak onları yetişkin gibi görmeye çalışmamız geliyor. Örneğin ayakkabılarını çok rahat giyebilecek iken biz giydiriyoruz, üzerini çıkarabilecekken biz çıkarıyoruz, yemeğini kendisi yiyebilecekken biz yediriyoruz, fakat birçok konuda sağlıklı karar veremeyecek olduğu halde, örneğin doktora gidip gitmeme kararını kendisine soruyoruz, istemiyorsa erteleyebiliyoruz, okul seçimini tamamı ile onlara bırakıyoruz ki okulu anaokulu ve ilköğretim döneminde ebeveyn seçer, çocuk uyum sağlar, kendisi karar vermesini istiyoruz” diye konuştu.
“Klasik franchıse sistemine sıcak bakmıyoruz”
Kendilerine gelen franchise teklifleri hakkında da bilgi veren Hızal, eğitim sektöründe klasik frachase sistemine karşı olduklarını, farklı bir model veya şubeleşme sistemine yakın bir sisteme daha sıcak baktıklarını söyledi. Hızal, “Biz kurumsal organizasyon şeması olan, anonim bir şirket yönetimine sahip bir kurumuz. Bu seneden itibaren bir alt yapı çalışmasına girdik. Bu kurumsallaşma süreci içerisinde İstanbul, Ankara, Kayseri ve Manisa gibi Türkiyenin birçok yerinden franchise teklifleri geldi. Eğitim sektöründeki bir kurum olarak yöneticisinin tamamen bağımsız olduğu bir franchise sistemine karşıyız. Misyon ve vizyonun aynı olmadığı kurumlar başarılı olamaz. 2 yıl içerisinde yeterli alt yapı oluşturulduktan sonra, ilk olarak şube sistemi daha sonrasında franchise sistemine geçmeyi planlıyoruz” şeklinde konuştu.
“Çocuğunuzu okula götürürken neşeli olun”
Psikolog ve Psikoterapist Baran Keskin, Ayrılma Kaygısı, Temelleri ve Çözümleri isimli seminerinde ebeveynlere çocukların anaokuluna alışma aşaması hakkında ipuçları verdi. Birçok ailenin, “Çocuğum okula giderken neden ağlıyor” sorusunun yanıtını aradığını ifade eden Keskin, “Çocuğumuzun kamusal alanda yanında durarak onu okula alıştırmaya çalışmayalım. Çocukların yanında ebeveynleri ya da teyze/dedeleri varken kamusal alana alışmaları mümkün değildir. Bu yüzden, okul ortamında onu kendi başına bırakmamız bu süreci atlatmasını kolaylaştıracaktır. Çocuklar neyle karşılaşacaklarını bilmedikleri bir yere gittiklerinde ebeveynlerinin yüzünden oranın nasıl bir yer olduğunu anlamaya çalışırlar. Eğer anne çocuğu için kaygılıysa çocuk da kaygılı olacaktır. Çünkü annesinin yüzüne baktığında bilmediği o yer hakkında çok iyi işaretler almıyordur. Bu yüzden çocuğumuzu okula götürürken rahat, neşeli ve sakin olmalıyız. Kaygı bulaşıcıdır, sizden çocuğunuza geçer” dedi.
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!