Dr. Naim Babüroğlu: “Atatürk, Cumhuriyeti Bir Gecede Kurmadı”

Cumhuriyetin 95inci yıl dönümü kapsamında Cumhuriyet rejimine giden süreci anlatan İstanbul Aydın Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Strateji Uzmanı Emekli Tuğgeneral Dr. Naim Babüroğlu, “Atatürk, Cumhuriyeti bir gecede kurmadı” dedi.

Dr. Naim Babüroğlu: “Atatürk, Cumhuriyeti Bir Gecede Kurmadı”
  • 29 Ekim 2018, Pazartesi 10:50
Cumhuriyetin 95inci yıl dönümü kapsamında Cumhuriyet rejimine giden süreci anlatan İstanbul Aydın Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Strateji Uzmanı Emekli Tuğgeneral Dr. Naim Babüroğlu, “Atatürk, Cumhuriyeti bir gecede kurmadı” dedi.
Bugün 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı ve Cumhuriyetin 95inci yıl dönümü. Cumhuriyet rejimine giden sürecin bir gecede gerçekleşmediğinin altını çizen İstanbul Aydın Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Strateji Uzmanı Emekli Tuğgeneral Dr. Naim Babüroğlu, Cumhuriyetin ilan edilişini şöyle özetledi: “Cumhuriyet rejimine giden süreçte, ilk adım, Mili Egemenlik ilkesinin 1921 Anayasasının birinci maddesi olarak yer almasıdır. İkinci adım, Sakarya Meydan Muharebesi ve Büyük Taarruzla işgalci ülkelerin hayallerinin yerle bir edilmesidir. Üçüncü adım, 1 Kasım 1922te saltanatın kaldırılmasıdır. Dördüncü adım, 24 Temmuz 1923te Sevrin yırtılması ve Türkiyenin tapu senedi Lozan Barış Antlaşmasının imzalanmasıdır. Beşinci adım, 13 Ekim 1923te Ankaranın Başkent yapılmasıdır. Altıncı adımda, 29 Ekim 1923te siyasal rejimin adı, şekli açıklanmış ve Cumhuriyet ilan edilmiştir. Yedinci adımda, 3 Mart 1924te Halifelik kaldırılmıştır.”
“Atatürk, Cumhuriyeti bir gecede kurmadı”
Cumhuriyetin ilan edilmesine kısa bir süre kala yapılan taslak çalışmalara değinen Babüroğlu, Mustafa Kemal ve Rıza Soyak arasında geçen bir konuşmayı şöyle anlattı: “ Lozan Antlaşmasından sonra, Mustafa Kemal Paşa, Hasan Rıza Soyaka yazılı notlar vererek temize çekmesini söyler. “Sadece sen ve ben bileceğiz” diye uyarır. Soyak, bu notların 20 Ocak 1921 Anayasasını değiştiren ve “Cumhuriyet” yönetim şeklini veren taslak çalışma olduğunu anlar. Mustafa Kemal Paşa, dönemin Adalet Bakanı Seyit Beyin de görüşlerinin alınmasını ister. Seyit Bey de birkaç yorum yazar. Görüldüğü gibi, Cumhuriyet bir günde ilan edilmedi. Cumhuriyetin, Mustafa Kemalin kafasında uzun yıllar boyunca şekillenen çağdaş Türkiye projesinin eseridir. Atatürk, gençlik yıllarından beri J.J. Rousseau, Montesquieu, Kant gibi yabancı aydınlarla Tevfik Fikret, Namık Kemal, Ziya Gökalp gibi yerli aydınları okurdu.”
“Yarın Cumhuriyeti ilan edeceğiz “
13 Ekim 1923te, Ankara başkent yapıldığında kentin nüfusunun 25 bin olduğunu belirten Babüroğlu, Mustafa Kemal Paşanın ¨Ankara hükumet merkezidir. Ve ebediyen hükumet merkezi kalacaktır¨ sözünü hatırlatarak, Cumhuriyete giden süreci anlatmaya şöyle devam etti:
“28 Ekim 1923te, İsmet Paşa, Fethi Bey (Okyar), Eski kolordu komutanı Kemalettin Sami, Kocaeli Grup Komutanı Halit Paşa, Savunma Bakanı Kazım Paşa, Rize milletvekili Fuat Bulca, Afyon milletvekili Ruşen Eşrefle Çankayada akşam yemeğindedir. Yemek sonrası hükumet krizi görüşüldükten sonra, Mustafa Kemal, planını çok önce kararlaştırarak ortaya çıkan sorunu kökünden çözecek şu cümleyi söyler: Yarın Cumhuriyeti ilan edeceğiz. Sonra, İsmet Paşa dışındakiler yemekten ayrılırlar. O akşam Atatürk ve İsmet Paşa, Anayasa değişikliği üzerinde çalışmaya devam ederler.”
158 oyla yaşasın Cumhuriyet
158 oyla Cumhuriyetin kabul edildiğini hatırlatan Babüroğlu, “29 Ekim 1923 Pazartesi günü saat 20.30da, Anayasa değişikliği onaylandı. ‘Yaşasın Cumhuriyet nidaları ve alkışlarıyla bir çekimser, 158 oyla Cumhuriyet kabul edildi. 15 dakika sonra 20.45te, oylamaya katılan 158 üyenin oy birliği ile Ankara Milletvekili Gazi Mustafa Kemal Paşa ilk Cumhurbaşkanı seçildi. Atatürk, bunun üzerine bir konuşma yaptı: Hep beraber ileriye gideceğiz. Türkiye Cumhuriyeti mesut, muvaffak ve muzaffer olacaktır dedi. Atatürk, İsmet İnönüye Başbakanlık teklif etti ve ilk hükumet kuruldu” şeklinde konuştu.
“Cumhuriyet mucize”
Türkiyenin nüfusunun o dönemde 13 milyon olduğunu ifade eden Babüroğlu, Cumhuriyetin kazanımlarını şu sözlerle anlattı: “Okuma yazma oranı erkeklerde yüzde 7, kadınlarda binde 4tü. Harf Devriminden yedi yıl sonra, 1935te yapılan sayımda nüfus 17 milyon oldu; okuma yazma oranı yüzde 19,2ye yükseldi. Nüfusun yüzde 80i kırsalda yaşıyordu, önemli bir bölümü göçebeydi. 37 bin köyde okul, posta, yol yoktu. Ülkede 72 ortaokul, 23 lise ve yüksek medrese düzeyinde eğitim veren sadece bir üniversite vardı. Arapça, Farsça, Fransızca Türkçeyi istila etmişti. 337 doktor, 434 sağlık memuru, 60 eczacı bulunuyordu. 150 ilçede doktor yoktu. 40 bin köye karşılık, diplomalı ebe sayısı sadece 136 idi. Trahomlu insan sayısı üç milyondu; sıtma, tifüs, verem, frengi, tifo salgın durumdaydı. Türk kadını 1934te seçme ve seçilme hakkını kazandı. Türkiye, kadınlara seçme seçilme hakkı verilmesinde Avrupada yedinci; dünyada 12nci sırada yer aldı. 1935te yapılan seçimlerde 18 kadın meclise girdi. Cumhuriyet, doğudaki yoksul bir köyden Aziz Sancarı Nobel bilim ödülüne taşıyan; batıdaki fakir bir köyden Süleyman Demireli Cumhurbaşkanlığı makamına çıkaran rejimin adıdır.” dedi.

HABERE AİT RESİMLER


SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


yükleniyor

BU HABERİ OKUYANLAR BUNLARI DA OKUDU

ANKET

Yeni İnternet Sitemizi Beğendiniz mi?

yukarı çık