Kızıltan: Ekonomide Üreten Bir Ülke Olmak Zorundayız
Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) Başkanı Ayhan Kızıltan, Türkiyenin sanayide de tarımda da her alanda üreten bir ülke olmak zorunda olduğunu belirterek, İthal ara malı ikamesini azaltarak yerli malına ve yerli üretime destek olmak birinci amacımız olmalıdır. Bunun omurgası ise KOBİlerdir. KOBİler koşarsa Türkiye ekonomisi koşar dedi.
Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) Başkanı Ayhan Kızıltan, Türkiyenin sanayide de tarımda da her alanda üreten bir ülke olmak zorunda olduğunu belirterek, İthal ara malı ikamesini azaltarak yerli malına ve yerli üretime destek olmak birinci amacımız olmalıdır. Bunun omurgası ise KOBİlerdir. KOBİler koşarsa Türkiye ekonomisi koşar dedi.
Kızıltan, yaptığı yazılı açıklamada, ülke ekonomisinde son dönemde yaşanan sıkıntıları ele alırken, çözüm önerileri sunarak, yerlilik ve üretim vurgusu yaptı.
2008 krizinin etkileri Türkiyeyi de sonunda vurdu
Dünyanın son 10 yıldır ciddi anlamda tarihin sayılı krizlerinden birini atlatmaya çalıştığına dikkat çeken Kızıltan, 2008de Amerikada başlayan finans krizinin önce Avrupayı vurduğunu, bu dönemde bazı Avrupa ülkelerinin mali iflas ilan ettiğini hatırlattı. Güçlü birkaç omurga ülkenin desteği ile bu kriz aşılmaya çalışılsa da sürecin AB için kolay olmadığını kaydeden Kızıltan, Tarihte böylesi ciddi ekonomik buhranların sosyal sonuçlara neden olmaması düşünülemezdi ve beklenen oldu. Bu kriz Arap Baharı denilen sosyal patlamayı oluşturdu. Adı her ne kadar bahar konulsa da aslında Arap dünyasına, Kuzey Afrika ve Ortadoğuya bahar getirmedi. Aradan 10 yıl geçmesine rağmen bu coğrafyalarda sosyal ve siyasal sorunlar aşılmadığı gibi, bunun olumsuz etkileri belki de krize en çok direnen ve krize meydan okuyan Türkiyeyi de sonunda vurdu. 2008 krizinde gerçekten Türkiye o dönemde yakaladığı mali disiplin ve büyüme ile meydan okumuştu. Ancak giderek dünya ekonomisindeki küresel daralma, azalan ticaret hacmi ve bölgemizdeki istikrarsızlık ülkemizi de etkilemeye başladı diye konuştu.
Üretmeye devam ettik
Tüm bunlara rağmen özellikle özel sektörün dinamizmi, Türk iş dünyasının geçmiş kriz tecrübeleri ile ülkenin üretmeye, yeni pazarlar bulmaya devam ettiğini dile getiren Kızıltan, Bu arada bu 10 yılda sayısız yerel ve genel seçim, referandumlar ve bir cumhurbaşkanlığı seçimi gerçekleştirdik. Dünyaya demokrasi dersi verdik. Gelişmekte olan bir ülke için, dahası nüfusu 80
milyona yaklaşan ve yaş ortalaması 30un altında olan bir ülke için bu sıkıntılar içinde ekonomisini ve demokrasisini, toplumsal huzurunu sağlam tutmak hiç de kolay değildi. Bizler iş dünyasının insanlarıyız ve hayalci değiliz, pembe dünyalarda yaşamayız. Ama ülkemizin bu buhranlı süreçte gösterdiği direnci küçümsersek kendimize, iş dünyamıza, milletimize haksızlık yapmış oluruz ifadelerini kullandı.
Sorunlarımız çok ama çözümlerimiz de çok
Tüm bunlar yetmezmiş gibi 15 Temmuz hain darbe teşebbüsü ve ardından hala devam eden ekonomik darbe sürecinin yaşandığına dikkat çeken Kızıltan, şöyle devam etti; Evet, sorunlarımız çok ama çözümlerimiz de çok. Bu aşamadan sonra artık yapmamız gereken şey önce demokrasiden ve hukuktan taviz vermeden sosyal dayanışma ve huzurumuzu sağlamlaştırmaktır. Millet içindeki ayrışmaların nelere sebep olduğunu komşularımızda görüyoruz. Yapay ayrımları bir kenara koyarak önce vatan demek zorundayız. İkincisi, ekonomide üreten bir Türkiye olmak zorundayız. Sanayide de tarımda da her alanda üreten Türkiye olmak, ithal ara malı ikamesini azaltarak yerli malına ve yerli üretime destek olmak birinci amacımız olmalıdır. Bunun omurgası ise KOBİlerdir. KOBİler koşarsa Türkiye ekonomisi koşar. Bu noktada iş dünyasına da büyük görev düşüyor. Elimize çantalarımızı alıp ülke ülke gezmek, gitmediğimiz pazarlara gitmek zorundayız. Dünyada asimetrik bir ticaret savaşı var. Kurallar yok oluyor. İş dünyamız daha agresif olmak zorunda. Bu noktada devletimizden yurt dışı pazarlarda arkamızda olmasını ve güven vermesini bekliyoruz. Hibe, destek, nefes kredileri elbette önemli ama önce iş dünyası tam anlamıyla ne bekliyor, bu krizden çıkmak için neye ihtiyacı var, ülke ekonomisine katkı koyabilmek adına, istihdam oluşturmak adına en çok ne bekliyor buna kulak verilmelidir. İş dünyasına kulak vermek gerçek çözüme ulaşmaktır. Bu anlamda ülkemizin yeni yönetim sisteminde gerek bakanlıklarda, gerekse bürokraside ve danışmanlık makamlarında iş dünyasından gelen isimlerin olması bu dönemde bir fırsattır.
Her bireyin ülkesine destek olma zamanıdır
Zor zamanlarda suçlu aramanın en kolay şey olduğunu ifade eden Kızıltan, açıklamasını şöyle tamamladı; Bu gün suçlu arama zamanı değildir. Geçmişte şu olsaydı, bu yapılsaydı demenin akılcı hiçbir yararı yoktur. Zaman herkesin, her bir bireyin ülkesine destek olma zamanıdır. Herkes işini layıkıyla yapmak zorundadır. Çünkü ülkemizin eğitimden sağlığa, ekonomiden adalete, tarımdan sosyal yaşama kadar her alanda yenilenmeye, çabaya ve emeğe ihtiyacı vardır. Geçmişte de çok badireler atlattık, bir ve beraber olursak yine atlatırız. Unutmayalım, gecenin en karanlık olduğu an aslında güneşin doğmaya başladı andır. Biz Mersin iş dünyası olarak bu zor zamanlarda şikayet etmeden üretmeye, istihdam oluşturmaya, ihracatla cari açığımızı kapatmaya destek olacağız. Her mükemmel bütün mükemmel parçalardan oluşur felsefesi ile bu ülkenin bir parçası olarak çalışmaya devem edeceğiz.
Kızıltan, yaptığı yazılı açıklamada, ülke ekonomisinde son dönemde yaşanan sıkıntıları ele alırken, çözüm önerileri sunarak, yerlilik ve üretim vurgusu yaptı.
2008 krizinin etkileri Türkiyeyi de sonunda vurdu
Dünyanın son 10 yıldır ciddi anlamda tarihin sayılı krizlerinden birini atlatmaya çalıştığına dikkat çeken Kızıltan, 2008de Amerikada başlayan finans krizinin önce Avrupayı vurduğunu, bu dönemde bazı Avrupa ülkelerinin mali iflas ilan ettiğini hatırlattı. Güçlü birkaç omurga ülkenin desteği ile bu kriz aşılmaya çalışılsa da sürecin AB için kolay olmadığını kaydeden Kızıltan, Tarihte böylesi ciddi ekonomik buhranların sosyal sonuçlara neden olmaması düşünülemezdi ve beklenen oldu. Bu kriz Arap Baharı denilen sosyal patlamayı oluşturdu. Adı her ne kadar bahar konulsa da aslında Arap dünyasına, Kuzey Afrika ve Ortadoğuya bahar getirmedi. Aradan 10 yıl geçmesine rağmen bu coğrafyalarda sosyal ve siyasal sorunlar aşılmadığı gibi, bunun olumsuz etkileri belki de krize en çok direnen ve krize meydan okuyan Türkiyeyi de sonunda vurdu. 2008 krizinde gerçekten Türkiye o dönemde yakaladığı mali disiplin ve büyüme ile meydan okumuştu. Ancak giderek dünya ekonomisindeki küresel daralma, azalan ticaret hacmi ve bölgemizdeki istikrarsızlık ülkemizi de etkilemeye başladı diye konuştu.
Üretmeye devam ettik
Tüm bunlara rağmen özellikle özel sektörün dinamizmi, Türk iş dünyasının geçmiş kriz tecrübeleri ile ülkenin üretmeye, yeni pazarlar bulmaya devam ettiğini dile getiren Kızıltan, Bu arada bu 10 yılda sayısız yerel ve genel seçim, referandumlar ve bir cumhurbaşkanlığı seçimi gerçekleştirdik. Dünyaya demokrasi dersi verdik. Gelişmekte olan bir ülke için, dahası nüfusu 80
milyona yaklaşan ve yaş ortalaması 30un altında olan bir ülke için bu sıkıntılar içinde ekonomisini ve demokrasisini, toplumsal huzurunu sağlam tutmak hiç de kolay değildi. Bizler iş dünyasının insanlarıyız ve hayalci değiliz, pembe dünyalarda yaşamayız. Ama ülkemizin bu buhranlı süreçte gösterdiği direnci küçümsersek kendimize, iş dünyamıza, milletimize haksızlık yapmış oluruz ifadelerini kullandı.
Sorunlarımız çok ama çözümlerimiz de çok
Tüm bunlar yetmezmiş gibi 15 Temmuz hain darbe teşebbüsü ve ardından hala devam eden ekonomik darbe sürecinin yaşandığına dikkat çeken Kızıltan, şöyle devam etti; Evet, sorunlarımız çok ama çözümlerimiz de çok. Bu aşamadan sonra artık yapmamız gereken şey önce demokrasiden ve hukuktan taviz vermeden sosyal dayanışma ve huzurumuzu sağlamlaştırmaktır. Millet içindeki ayrışmaların nelere sebep olduğunu komşularımızda görüyoruz. Yapay ayrımları bir kenara koyarak önce vatan demek zorundayız. İkincisi, ekonomide üreten bir Türkiye olmak zorundayız. Sanayide de tarımda da her alanda üreten Türkiye olmak, ithal ara malı ikamesini azaltarak yerli malına ve yerli üretime destek olmak birinci amacımız olmalıdır. Bunun omurgası ise KOBİlerdir. KOBİler koşarsa Türkiye ekonomisi koşar. Bu noktada iş dünyasına da büyük görev düşüyor. Elimize çantalarımızı alıp ülke ülke gezmek, gitmediğimiz pazarlara gitmek zorundayız. Dünyada asimetrik bir ticaret savaşı var. Kurallar yok oluyor. İş dünyamız daha agresif olmak zorunda. Bu noktada devletimizden yurt dışı pazarlarda arkamızda olmasını ve güven vermesini bekliyoruz. Hibe, destek, nefes kredileri elbette önemli ama önce iş dünyası tam anlamıyla ne bekliyor, bu krizden çıkmak için neye ihtiyacı var, ülke ekonomisine katkı koyabilmek adına, istihdam oluşturmak adına en çok ne bekliyor buna kulak verilmelidir. İş dünyasına kulak vermek gerçek çözüme ulaşmaktır. Bu anlamda ülkemizin yeni yönetim sisteminde gerek bakanlıklarda, gerekse bürokraside ve danışmanlık makamlarında iş dünyasından gelen isimlerin olması bu dönemde bir fırsattır.
Her bireyin ülkesine destek olma zamanıdır
Zor zamanlarda suçlu aramanın en kolay şey olduğunu ifade eden Kızıltan, açıklamasını şöyle tamamladı; Bu gün suçlu arama zamanı değildir. Geçmişte şu olsaydı, bu yapılsaydı demenin akılcı hiçbir yararı yoktur. Zaman herkesin, her bir bireyin ülkesine destek olma zamanıdır. Herkes işini layıkıyla yapmak zorundadır. Çünkü ülkemizin eğitimden sağlığa, ekonomiden adalete, tarımdan sosyal yaşama kadar her alanda yenilenmeye, çabaya ve emeğe ihtiyacı vardır. Geçmişte de çok badireler atlattık, bir ve beraber olursak yine atlatırız. Unutmayalım, gecenin en karanlık olduğu an aslında güneşin doğmaya başladı andır. Biz Mersin iş dünyası olarak bu zor zamanlarda şikayet etmeden üretmeye, istihdam oluşturmaya, ihracatla cari açığımızı kapatmaya destek olacağız. Her mükemmel bütün mükemmel parçalardan oluşur felsefesi ile bu ülkenin bir parçası olarak çalışmaya devem edeceğiz.
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!