En Özel Tütünü Üretiyorlar Ama Para Etmiyor
Milas yöresine özgü kıraç arazilerde kaliteli tütün üreten çiftçileri tarlalarında ziyaret eden Milas Ziraat Odası Başkanı İsmail Atıcı, tütün tarımının tükenme noktasına geldiğine dikkat çekerek, “Geçmişte 4500 olan tütün çiftçisi…
Haber Merkezi
Milas yöresine özgü kıraç arazilerde kaliteli tütün üreten çiftçileri tarlalarında ziyaret eden Milas Ziraat Odası Başkanı İsmail Atıcı, tütün tarımının tükenme noktasına geldiğine dikkat çekerek, “Geçmişte 4500 olan tütün çiftçisi sayısı şuan 168e düştü. Dünya tütün piyasasında aranan bir ürün olan Türk tütünü, ülkemizin çok önemli ihraç kaleminden biri ve bundan asla vazgeçilmemelidir” dedi.Milas Ziraat Odası Başkanı İsmail Atıcı, MİZOda görevli Ziraat Mühendisi ve Tarım Danışmanı Abdullah Öz ve Akkovanlık Mahalle Muhtarı Mustafa Yıldız ile birlikte, sabahın ilk ışıklarında kalkarak tarlalarında binbir emekle tütün hasadı yapan Akkovanlıklı cefakar çiftçileri ziyaret etti. Geçmiş yıllarda yörenin en önemli tarımsal ürünü olan oryantal Türk tütününü üreten çiftçilerle sohbet eden Başkan Atıcı, ekonomik anlamda zor günler geçiren tütün çiftçileriyle birlikte tarlada tütün hasadı yaparak, tütüne dair önemli açıklamalarda bulundu.“Günün ilk ışıklarında, erken saatlerde Akkovanlık köyündeki tütün üreten çiftçilerimizi ziyarete geldik. Milasta 1997 yılında oda başkanı olduğum zaman 4 tane ana ürün vardı. Bir tanesi tütün, ikincisi pamuk, üçüncüsü zeytin ve diğeri hayvancılık Tütün o dönem en önemli geçim kaynağıydı. Milas yöresindeki köylerde 4 bin 500 çiftçi 32 bin ton tütün üretiyordu. Bu tütün, Türk tütünü dediğimiz oryantal tütün olarak isimlendirilen, piyasada aranan kaliteli tütünlerdi. Fakat geçen yıllar itibariyle tütün tarımı azaldı. Şuanda ise sadece Ortaköy ve Akkovanlıkta tütün üretiliyor. Tütün üretimi hemen hemen bitti” diyerek tütün çiftçisinin tarihindeki en zor günleri yaşadığını ifade eden Başkan Atıcı, tütün üretimimin bir kültür olduğuna işaret ederek şunları kaydetti: “Aslında tütün bizim sadece tarımsal ürünümüz değil aynı zamanda kültürümüz, yaşam biçimimiz. Yani tütün tarımıyla insanlarımız çiftçilerimiz bu zamana kadar çocuklarını okuttu, ihtiyaçlarını karşıladı, düğünlerini yaptı. Tütün tarımı meşakkatli bir iş olması sebebiyle köylüler arasında birlikteliği, dayanışmayı ve yardımlaşmayı sağladı.”Türkiye İhracatçılar Birliğinin rakamları dikkate alındığında tütünün yıllarca üretilip ihraç edildiğini hatırlatan Başkan Atıcı, “Zamanla tabi tütünde hüzünlü bir terk ediliş oldu. Çiftçimizin tütünü terk etmesinin en büyük sebebi, müdahale kurumu olan Tekel İdaresinin özelleştirilmesiyle birlikte tütünün 2000li yıllardan bu yana kan kaybetmesine neden oldu. Yok olma noktasına geldi. Dünyada tütün tarımı, ticareti, kullanımı devam ettiği halde Türkiye, tütün tarımını bitirmek üzere. Ben kişisel olarak sigara içilmesine, tüketimine karşı bir insanım ancak bu tütün tarımının bitmesi gerektiği anlamına gelmiyor. Çünkü bu tütün tüketimi devam ediyor. Özelleştirme sonrasında tütün tekelleri piyasayı ele geçirdi. Milyarlarca dolar gelir elde ettiler ama çiftçi korunmasız kaldı. Türkiye İhracatçılar Birliğinin rakamlarına baktığımız zaman tütün yıllardır üretilmiş ve ihraç edilmiş. Milletçe söylediğimiz, “üretim ve ihracat” sloganını hatırlatmak istiyorum. Binbir emekle tarımsal faaliyet yürüten bu cefakar çiftçimize, devletimizin müdahale kurumu olarak sahip çıkması gerekiyor. Tütün çiftçisi de sahip çıkılması gerekiyor. Çünkü eğer biz bunu yapamazsak tütün tamamen bitecek ve mazide, hatıralarda kalacak. Geçmişte 4500 olan tütün çiftçisi sayısı şuan 168 düştü. Bu doğru değil! Bu durum Milas çiftçisine büyük zarar verdi. Buradaki amacım; bu kadar meşakkatli ve zor şartlarda yapılan tütün üretiminin, tekrar Milas gündemine getirerek yine ana ürün olmasını istiyorum.” dedi.Milasta kıraç arazilerde üretilen tütüne alternatif olarak sunulan tüm ürünlerin, tütün kadar gelir getirmediğini ve çiftçi tarafından benimsenmediğini kaydeden Atıcı, “Özellikle Çamköy, Aslanyakası, Karacahisar, Ulaş gibi pek çok köyde tütün tarlaları bomboş duruyor. Tütüne alternetif olarak sunulan kapari, elma, armut ürünlerinin tütünün yerini tutmadığını gördük. Bu köyler böylelikle yoksullaştı. Bu durum gerçekten doğru değil! Biran önce devletimizin tütün çiftçisine sahip çıkması ve tütün üretimini artırmak için çalışma başlatması gerekiyor. Dünya tütün piyasasında aranan bir ürün olan Türk tütünü, ülkemizin çok önemli ihraç kaleminden biri ve bundan asla vazgeçilmemelidir. Bizim bölgemiz için belirtmek istediğim bir şey var o da şu, Ege tütünü özel bir tütün, yöreye özgü özel bir tütündür. Devletimiz tüm tarımsal ürünlerde, müdahale kurumlarını işler hale getirerek çiftçimizin yanında olmalıdır.” diyerek tütün çiftçisine sahip çıkılmasını istedi.Akkovanlık Muhtarı Mustafa Yıldız ise yörenin kıraç olması sebebiyle en uygun tarımsal ürünün tütün olduğuna dikkat çekerek, “Akkovanlık mahallemizde sulu tarlamız olmadığı için tütüne ağırlık verilmiş yıllardan bu yana. Geçim kaynağımız sadece tütün! Geçmiş yıllarda tütün para kazandırıyordu. Herkes üniversitedeki çocuğunu tütün parasıyla okutuyordu. Herkes çoluğu çocuğu için tütünden para kazanıyordu. Daha neşeli, daha iştahlı, iç açıcı, hevesle tütün üretiliyordu. Artık fiyatlar düşünce, maliyetler yükselince insanlar tütünden uzaklaşmak zorunda kaldı. İşlemesi zor olmakla birlikte, tütün çiftçiye para bırakmaz hale geldi. Artık tütün üretimi bitmek üzere. Yetkililerimizden tütünün devam etmesini, bu konuda yardımcı olunmasını istiyoruz. Çünkü başka bir geçim kaynağımız yok!” dedi.Akkovanlık Mahallesinde doğup büyüyen, ailesiyle tütüncülük yaparak kazandıkları parayla okuduktan sonra edebiyat öğretmeni olan Okan Öztürk, “Öğretmenlik yapmakla birlikte ben şu anda Afyon Kocatepe Üniversitesinde Türk Dili ve Edebiyatı bölümünde Yüksek Lisans yapıyorum. Ders aşamasını bitirdim, tezime başlayacağım. Başlarken de içimde yaşadığım kültürden çıkmış, bu kültüre yabancı olmayan bir yazar seçmeye çalıştım. Bu bağlamda da düşündüğümde tütün denilince akla ilk gelen isim hiç şüphesiz Necati Cumalı. Kendisi İzmir Urlada doğup, büyüyen bir yazarımız, şairimiz, tiyatro yazarımız olduğu için gerek şiirlerinde, gerek tiyatrolarında, gerek romanlarında, gerekse de hikayelerinde sürekli olarak tütün işçileri, tütüncülük üzerine bahisler yaptığı için oradan ilham verdi bana ve Necati Cumalıyı seçtim. Cumalının hikaye ve romanlarında otobiyografik unsurları tespit edeceğim. Ve bunun yolu da tütünden geçeceğini bildiğim için bu seçimi yaptım. Necati Cumalının özellikle Tütün Zamanı, Acı tütün, Zeliş romanlarında tütün işçilerinin çektiği sıkıntıları müthiş bir şekilde anlatıyor ki, günümüzden bir 50-60 yıl önce dile getirmiş. Ben bu romanları okuduğumda maalesef 50-60 yıl önceki sıkıntıların artarak devam ettiğini görüyorum. Üzülerek belirteyim şöyle bir durum var, Necati Cumalı için düşündüğümüzde özellikle İzmir-Urla bölgesi 50-60 yıl öncesinde bütün insanların geçim kaynağı; bütün işi, gücü, her şeyi tütün iken şimdi baktığımızda İzmir bölgesinde tütünün tamamen bittiğini görüyoruz ya da farklı bölgelerde tamamen bittiğini biliyoruz. Ben, kendi ailemin yaşadığı bölge için düşündüğümde ise; bundan 15 sene önce köydeki herkes tütün işi ile meşgulken, bugün parmakla sayarak ‘şu, şu, şu tütün işi yapıyor diyebiliyoruz. Ve yavaş yavaş artık tütünün bittiğini maalesef görüyoruz.” diyerek tütün tarımının edebiyata yansımalarına ilişkin açıklamalarda bulundu.Tütün tarımının terk edilmesiyle kırsaldaki toplumsal yapıda da ciddi değişimlerin fitilinin ateşlendiğini söyleyen Öztürk, “Yıllarımız tütünde geçti. Zaman zaman kendimiz yaptık, zaman zaman yapanlara şahit olduk. Tütün burada hem bir geçim kaynağı oldu, hem de bir kültür oldu. Tütün gerçekten memleketimizin kültürünün önemli bir parçası İnsanların kaynaşmasında, yardımlaşmasında en önemli figür tütün oldu. Şuan ise tütüncülük zor günler geçiriyor. Aslında sadece tütün bitmiyor, bir kültür de bitiyor buna bağlı olarak. İnsanların kaynaşması da yok oluyor, aradaki sohbet muhabbet de yok oluyor. Tütün, uzun süreye yayılan bir iş olduğu için özellikle hasat zamanında, sabah erken saatlerde kırma başlayıp, akşam gece yarılarına kadar dizme devam ettiği için dizerken insanların hem kaynaşmasına vesile oluyordu hem sohbetine muhabbetine hem de yardımlaşmasına vesile oluyordu. Aslında tütün yok olurken aynı zamanda bizim kültürümüz de yok oluyor, insanlarımız da yavaş yavaş birbirinden kopmaya başlıyor.” dedi.