Doç. Dr. Demiroğlu: Şarbon Türkiyede İnsanımızın Korkabileceği Salgın Halinde Bir Hastalık Değildir
Başkent Üniversitesi Adana Dr. Turgut Noyan Uygulama ve Araştırma Merkezi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Yusuf Ziya Demiroğlu, şarbonun hiçbir zaman Türkiyede korkulacak salgın halinde bir enfeksiyon…
Haber Merkezi
Başkent Üniversitesi Adana Dr. Turgut Noyan Uygulama ve Araştırma Merkezi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Yusuf Ziya Demiroğlu, şarbonun hiçbir zaman Türkiyede korkulacak salgın halinde bir enfeksiyon olmadığını, ot yiyen hayvan hastalığı olduğunu söyledi.Şarbonun Türkiyede ve Avrupa ülkelerinde gittikçe azalmasına rağmen Asya, Afrika ve Güney Amerika ülkelerinde hala endemik olarak görülebildiğini belirten Doç. Dr. Yusuf Ziya Demiroğlu, “Şarbon ülkemizde endemik bir hastalık olmakla birlikte, görülme sıklığı giderek azalmaktadır. Sağlık Bakanlığı verilerine göre 1960 ve 1969 yılları arasında 10 bin 724, 1970 ve 1979 yılları arasında 5 bin 377, 1990 ve 1999 yılları arasında 4 bin 220, 2000 ve 2005 yılları arasında 2 bin 210, 2009 yılında 148, 2010 yılında 93, 2017 yılında ise sadece 37 insan şarbonu görülmüştür. Dünyada halen her yıl 20 bin ila 100 bin insan şarbonu görüldüğü tahmin edilmektedir. Şarbon, ılıman iklim koşullarına sahip birçok bölgede, en sık olarak Hindistan, Afrika, Ortadoğu, Orta ve Latin Amerika ve Karayiplerde görülmekte” diye konuştu.Şarbonun koyun, keçi, sığır gibi ot yiyen hayvanlarda görülen, bu hayvanlardan insanlara bulaşabilen bir hastalık olduğuna vurgu yapan Doç. Dr. Demiroğlu, “Şarbon hastalığına Bacillusanthracis adlı bir bakteri neden olur. Bu bakterinin önemli bir özelliği dış ortamlara dayanaklı bir form olan ‘spor adı verilen formu oluşturabilmesidir. Spor formları ısı, soğuk, ultraviyole, kuruluk, yüksek ve düşük pH, kimyasal dezenfektanlar ve diğer bakterilerin metabolik ürünlerine son derece dayanıklıdır. Ülkemizde görülen şarbon olguları esasen tarımsal kaynaklıdır. Genellikle enfekte hayvanın kesilmesi, derisinin yüzülmesi, etinin kıyılması gibi doğrudan temasla deri şarbonu, etlerinin yenilmesi sonucunda sindirim sistemi şarbonu görülür. Şarbon tedavisinde ise ilk kullanılacak antibiyotik penisilinlerdir. Penisilin alerjisi olanlarda doksisiklin veya siprofloksasin kullanılabilir” şeklinde konuştu.Şarbonun yol açabileceği 4 farklı hastalık olduğuna dikkat çeken ve bu hastalıkları dile getiren Doç. Dr. Demiroğlu, “Şarbon, ciltte, sindirim sisteminde, akciğerde ve enjeksiyon şarbonu olarak 4 farklı hastalığa yol açabilmektedir. Deri ‘cilt şarbonu şarbon olgularının yüzde 95ini oluşturur. Ölen hayvanın ya da hasta hayvanın kesilmesi, derisinin yüzülmesi, etlerinin ayrıştırılması sırasında şarbon sporlarının deriye bulaşmasıyla gelişir. Sindirim şarbonu ise enfekte hayvanların çiğ veya az pişmiş etlerindeki bakteri ve sporlarının ağızdan alınması sonucunda gelişir. Tüm şarbon olgularının yüzde 1den azını oluşturur. Akciğer şarbonu hayvanların kıl ve yünlerinin işlenmesi sırasında ortaya çıkan sporların solunmasıyla gelişir. Enjeksiyon şarbonu ise kontamine eroin kullananlarda damar içine şarbon sporu içeren eroinin direkt olarak verilmesiyle gelişebilmektedir. Enjeksiyon bölgesinde deri ve yumuşak doku enfeksiyonu gelişir, bu olgularda deride ödem olmasına rağmen her zaman görülmeyebilir. Bu hastalarda klinik ağır seyredebilmektedir, ölüm oranı yüzde 28 olarak bildirilmiştir. Bunların dışında şarbonun tüm klinik formlarında, bakteriyemi, sepsis ve menenjit de gelişebilir. Bu durumda ölüm olasılığı yüzde 90ın üzerindedir” ifadelerini kullandı.