Bu Atölyenin Taşı Toprağı Altın

Kuyumcu imalatçılarının çalıştığı atölyeler, “Taşı toprağı altın” deyimini tam anlamıyla karşılıyor. Altın parçalarının yerlere sıçradığı atölyede, yürümek dahi dikkat istiyor.

Haber Merkezi
Kuyumcu imalatçılarının çalıştığı atölyeler, “Taşı toprağı altın” deyimini tam anlamıyla karşılıyor. Altın parçalarının yerlere sıçradığı atölyede, yürümek dahi dikkat istiyor.Dünyanın en değerli madenlerinden olan, Türkiyede de takı denilince ilk akla ilk gelen altının fiyatı kadar tasarımı ve işlemeleri de önem arz ediyor. Ham halde bulunan altın, sıcaklığı 950 ile bin 500 dereceye kadar yükselen özel ocaklarda eritilerek, deneyimli ustaların elinde şekillenip bilezik, kolye, küpe ve yüzüğe dönüşerek, kuyumcu vitrinlerini süslüyor.Makineler ve el işçiliğinin birleşmesiyle birlikte ziynet eşyaları haline gelen bilezikler, desenine ve boyutuna göre yaklaşık 2 saatlik çalışmanın sonucu hazır hale gelebiliyor. Makinede işlenip desen verilen bilezikler, bu sırada etrafa altın tortuları saçıyor. Özel olarak kapatılan ve herkesin giremediği atölye, altın tortularıyla dolarken, burada çalışanlar kendi yöntemleriyle tedbirlerini alıyor. Tabanı özel malzemeler ile kaplanan altın atölyesi, belirli aralıklarla temizlenerek, içerisindeki altınlar ayrıştırılıyor.Orduda yaklaşık 30 yıldır altın imalathanesinde çalışan Zeki Bilikçi, mesleğin her geçen gün yenilendiğini belirterek, 1989 yılından beri bu mesleğin içerisindeyim. Mesleğin gerektirdiği ve olması gereken detayları hala bildiğime inanmıyorum. Çok tecrübeliyim ama bu meslekte hiçbir zaman ‘ben ustayım diyemiyorum. Çünkü altın var olduğu, insanlardan talep gördüğü ve sürekli yenilendiği müddetçe herkes kendi dalının ustası oluyor. Yeni yapılan ürünlerde herkes işçiliklerini göstererek, o işin ustası oluyor” dedi.Cepsiz kıyafetler tercih ediliyor, en küçük toz parçası dışarıya çıkartılmıyorAtölyeye gireceği zaman başını bandana ile kapattığını ve çalışırken cepsiz kıyafetler giydiğini belirten Bilikçi, şöyle konuştu:Saçlarımın içine o incecik altın parçaları bir şekilde girip, kayıp olabiliyor. Bu bir tedbir, bu altının tozu ve en küçük parçası dahi para. Bunlar milli servet, kolay kazanılmıyor, çıkartılmıyor ve bu hale getirilmiyor. Burada yaptığın işteki en iyi kar edebilmenin yolu, az fire vermektir. Fire demek de altındaki kayıptır. Mümkün olduğu kadar az fire verirsen, yaptığın işten kar edersin. Çalıştığımız mekanlarda, özellikle bu bölümde herhangi bir delik yok. En küçük altın tozunun dışarıya kaçmaması için tedbir alıyoruz. Atölyede cepli olan kıyafetleri tercih etmiyorum. Çünkü altın parçaları cebine gider, kalır ve gözden kaçar. Onun haricinde giydiğimiz özel bir kıyafet yok. Son olarak atölyeden çıkarken hava ile üzerimizde kalan çapakları temizlemeye çalışıyoruz. Altının diğer madenlerden en önemli özelliği mıknatıs çekmiyor. Dünyadaki en iyi iletken ve işlenebilirliği en kolay madenlerden bir tanesi. Atölyeyi genellikle fırça ile temizliyoruz, bu şekilde üretimdeki hayatı en aza indirmeye çalışıyoruz.”